Bu senenin ilk kampına ancak bu haftasonu çıkabildik. Gene amaç çocuklu ailelerle birlikte keyifli bir haftasonu olduğu için Kampa gidelim mi baba gurubu ile gittik. 25 çadır kadar vardık. Amacımız Kocayayla’ya çıkmaktı ama yollar kar nedeni ile kötü durumda olduğundan samandereye kadar gidebildik. Artık kendimizi bir parça tecrübeli çadırcılar diyebiliriz sanırım. Çünkü bu sefer çok daha kısa sürede hazırlanıp çok daha kısa sürede yerleştik. Ve yürüyüşe çıkmadan önce güzelce güneşlenip keyif yapacak zamanımız da oldu. Hatta ben resmen istakoz gibi oldum. Kıpkırmızı yüzle gezdim bütün haftasonu. İlk gün biraz yukarılara çıktık. Biraz yamaç tırmandık (daha çok çocuklar tırmandı) biraz ağaca çıktık, biraz da kütük üstünde denge çalışması yaptık. Bol bol dağ havası aldık. Her yerden fışkıran şifalı doğal sulardan içtik. Çadırımıza komşu olan Bülent abiden çok güzel yenebilir bitkiler dersleri aldık.
Kapatın gözlerinizi hayal edin.. Çocuklarınız ile bir çadırın içindesiniz, dışarıda hafiften bir rüzgar ve pıtır pıtır düşen yağmur damlaları, eşlik eden cırcır böcekleri, sadece yıldızlardan ve ateş böceklerinden gelen cılız bir ışık. Gün boyunca yemyeşil çam köknar ve kayın ormanlarında bol oksijen alarak yaptığınız yürüyüşler, ardından hep birlikte açık havada yenilen akşam yemeği, kamp ateşinde pişen mısırlar ve bol sohbet sonrası tatlı bir yorgunlukla gözlerinizi kapatıyor ve tatlı bir uykuya dalıyorsunuz. Sabah sizi kuşlar korosu uyandırıyor, yüzünüzü tatlı tatlı yalayan güneşin ilk ışıkları ile güne başlıyorsunuz..