Kurşunlu Köyü Köy Yaşamı Deneyimi 28 – 29 Ocak 2023 - Bu sefer yağacak kar!
Bu hafta hava önceki haftalara göre daha soğuk. Sanki artık kar yağacak gibi. Soğuk havada daha bir canlı hissediyor kendini.
Köyün bütün sokaklarının ve köy kahvesinin tadını çıkardık bu hafta. Hava soğuk olunca köy kahvesinin döküm sobası yanında yudumladık çaylarımızı.
Orman yürüyüşümüzde doğanın bıraktığı ipuçlarını takip ettik. Likenlerin spor kapsüllerini gördük! Minik bir sap üstünde çok ilginç minik çanaklar, sanki terse dönmüş şemsiye gibi. Karayosunlarının spor saplarını inceledik. Toprağın bu canlıların üreyebileceği kadar nemlendiğini anlatıyordu bu ipuçları bize.
Çocuk adımlarla yürüdük bugün. Çocuklarımız yürüyüş liderimizdi bu sefer. Yağmur altında, mis gibi orman kokulu yürüyüşler yaptık bu sefer de.
Hiç açlık hissetmiyorken, adeta orman kokusuyla doyuyor gibiydik, yemek kokularını alınca midemiz guruldanmaya başlıyor. Güzel yemekleri bulunca hepimiz sorgusuz sualsiz yemeğe başlıyorduk. Bu durum emektarlarımız köylü kadınları çok mutlu ediyor. İstiyorlar ki her şeyi yiyelim. Sonra da bu kadar yiyoruz ama hiç şişmiyoruz tartışmaları devam ediyor. Üretilen ürün zehirsiz ve atalık olunca vücudun iyilik halini de bozmuyor haliyle.
Konuşan ağaçları dinledik çocuklarla. Sanki kar geliyor diye konuşuyorlardı. Tek dileğimiz kar düşmesiydi bu etkinlikte.
Konvansiyonel tarım aletlerini konuştuk bu sefer. Hangisi ne işe yarar, hanginsin faydası ne, hangisinin zararı ne. Doğru bildiğimiz yanlışları, toprağı onarmayı ve küresel ısınmayı konuştuk tarlaların aralarından yürürken.
Görece soğuk olan bu hafta sonunda ara ara yağan sulu karın eşliğinde yaptık gezilerimizi. İki gün boyunca kar diledik, yağmadı. Ancak herkes dönüş yoluna geçtikten bir saat sonra ben köyü terk ederken köyün ilk karı lapa lapa uğurladı beni. Öyle ya da böyle bir şekilde düşmüştü işte. Bu kadar kişinin dileği boşa çıkmamıştı…
Her zaman olduğumuzdan daha kalabalığız bu hafta ama hava yine aynı. Kış gelmek bilmiyor. Kasım ayında daha soğuk günlerimiz olmuşken bu hafta sonu yine sonbahardan çalınmış gibi.
Ekip heyecanlı. İki günümüzün kısa özetini anlatırken onlara yüzleri gülüyor. Özet olarak yemek yemek için yürüyüş yapacak olma fikri hepsini güldürüyor. Yemekler de yemek ama, atalık tohumlardan üretilmiş zehirsiz yemekler bunlar.
En son bir ay önce köydeydik. Bu sefer KALEV Okulları veli ve çocuklarıyla beraberiz. Geçen sefer köyden ayrılırken bu etkinlikte kar olur diye tahmin etmiştik. Hatta kar altında ilk ateşimizi yakarız yeni yıla girerken demiştik ama karın inadı tuttu gelmiyor. Soğuk bir kırağıyla başlıyor sabahlar. Toprağın ihtiyacı beyaz bir örtüyken, kaskatı kesiliyor dondan. Fırsat bu ya, bol bol toprak ve küresel ısınma konuşmamızın mayası oldu bu kış kuraklığı.
Geçen haftaki ayaz yerini lodosa bırakmıştı. Burada bu kadar ılık bir havayla hiç karşılaşmamıştım. Yağmursuz bir lodostu bu, daha yağmuru düşmeye vakit bulamamıştı. Sobalara gece bile ihtiyacımız olmayabilirdi bu havada...
Kırağı düşmüştü köye. Kurşunlu görece soğuk bir köy, kuzey bakılı ve güney tarafında büyük bir kaya kütlesi var. Sabahları acı soğuğu kokladığımız, öğlenleri güneşin tadını çıkardığımız harika sonbaharlar oluyor burada.
Böceklerin de oteli mi olurmuş öğretmenim?! Bu soruyla başladı çocuklarımızla kamp. Hayalini kurduğumuz böcek otellerinden birini yapacaktık bu kamp ve yaş grubumuz bu iş için harikaydı.
Kızılcık zamanı düştük orman yollarına, kızılcıkları yiye yiye ilerledik orman patikalarında çocuklarımızla. Bir hafta önce yağan sağanak yağmur yüzünden bu haftaya ertelemiştik kampımızı. Bizim için bir ilk olan bu erteleme, harika bir zamanda bu patikaları yürüme şansı vermişti bize.
Hoş geldin Sonbahar. Sonbaharın tüm renkleri içinde tabloda kaybolduk, mis gibi havayı içimize çektik, günlük güneşlik güzel bir havanın tadını çıkardık bu haftasonu.
“Kahvaltı hazır!” sesiyle kampımız resmen başlıyor. İlk ortak işimiz birlikte karnımızı doyurmak. Kampa gelindiğinde birliktelik ruhunu yakalamak için ilk ortak iş çok önemli çünkü. Onun için buluşmadan sonra kahvaltıyı olabildiğince erkene koyuyoruz. Kamp birlikte yapıldığında güzel.
Sırada orman yürüyüşü ve oryantasyon var. Kampımızda daha önceki kamplarımıza katılmış katılımcılarımız da var bu hafta. 2. ya da 3. kez gelen çocuklarda hedeflediğimiz yavaşlama hemen hissediliyor. Oradan oraya koşturmadan yapıyor yapacaklarını. Daha planlı ve yaparken de daha yavaş. Yeni gelen çocuklara acele edip diğer yere koştukları için şaşkınlıkla bakıyorlar sanki.
Permakamp çocuklarında bunu açıkça gözlemledik. Artık oyunlar kısa vadeli değil. Uzun vadeli ve planlı. Sanki ne yapacaklarını biliyormuş gibi kampa girip gözden kayboluyorlar. Tabii bizim çiviler ve çekiçler de kayboluyor. Ha bir de testereler.
Bu hafta ekibimiz kalabalık. Çocukların yaş grubu çoğunluklu olarak küçük yaş. Orman yürüyüşümüzü onların ritmine göre ayarlıyoruz. Orman girişinde bizi bir kaplumbağa karşılıyor. Çocuklar büyük bir heyecanla toplanıyor başına inceliyorlar seviyorlar uzun uzun. Yol boyunca ve molalarımızda sohbet ediyoruz, ormanda hayvanlar nereden su içer, nerelere yuva yapar, ne zaman kış uykusuna yatarlar, mantarlar ne zaman çıkar, nasıl çoğalır, ağaçlar birbirileri ile nasıl konuşurlar... Dönüş yolunda herkes yaşına göre taşıyabileceği kadar dalı topluyor ve taşıyor kamp alanı ateş başına.
Kamp alanına vardığımızda oryantasyon bitmiş ve çaylar yudumlanmakta. Ormanda yoruldum, diken battı diye söylenen çocuklardan eser yok:) Büyük bir heyecanla koşuyorlar anne babalarına maceralarını anlatmaya. Ama her şeyi anlatmadıklarını biliyoruz. Anıları onlara özel.
“Yemek hazır!” ile yemek sırası tekrar kuruluyor. Bu sıra değişik, sıranın önüne geçmek serbest, eğer bir çocuk bir yetişkinin önüne geçiyorsa.
Öğle yemeği yine bu mevsimde bahçemizden çıkan ve Beykoz bölgesinde yetişen sebzeler ile yapılıyor. Tercih ya da hastalık sebebiyle farklı bir menü yemesi gereken katılımcılarımız için alternatiflerimiz var. Bu özel durumlar için önceden haber verilmesi gerekiyor tabii ki.
Bugünkü çiftlik işimiz buğday eleme. Geçen haftalarda patoz ve elekten geçirdiğimiz buğdayları çuvallayarak harmanı kaldırmıştık. Şimdi ise ekmek yapmak üzere minik saplardan buğdayı ayırmak için detaylı bir eleme işlemi yapmamız gerekiyor. Hep birlikte brandamızı yayıp buğdayı numara numara elekten geçirerek eliyoruz. Meditasyon gibi bir iş:)
“Yemek hazır!” sesini duyduğumuzda çadırlar henüz yeni kurulmuştu. Akşam yemeğinin ardından keyifli ateş başına geçiyoruz.
Mevsimin bize sunduğu bir hediye olarak akşam tatlı tatlı yağmur yağıyor. Çadırın içinde sadece bir kaç santimetre ötede ıslak bir doğa var. Yağmur damlalarının çadıra çarptığında çıkan ses iyileştirici. Kamp sadece çadırda kalmak, ateş yakmak değildir. Doğanın derin dünyası içerisinde bütüncül olarak bulunmak demektir. Doğanın unutulmuş köşelerinde ayak izinden başka iz bırakmadan keşiflerde bulunmaktır. Bir çocuk ancak o zaman kendisinin ve arkadaşının da doğa"nın bir parçası olduğunu fark eder. Böylelikle çocuklarımızda empati, farkındalık, dinginlik, dinlemek, duymak gelişir.
Ertesi gün yağmurlu bir sabaha uyanıyoruz. Kahvaltıyı Domda yapıyoruz. Ardından yağmur sesleri eşliğinde mandalamızı.
“Yemek hazır!” sesi son kez duyuluyor ve öğle yemeği başlıyor. Okulların açık olması, ertesi gün çocukların okula gidecek olması sebebiyle aileler ayrılış hazırlıklarına daha erken başlıyor.
Seteney Koz
Eylül ayındayız. Artık sabahlar serin ve puslu oluyor. Bunaltıcı sıcaklar yerini hafif serinliklere bıraktı, sonbahar kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladı.
Orman bir başka güzel bu hafta. Kızılcıklar kendini göstermeye başlamış. Bol gölgeli, bol yapraklı ağaçlar bu sıralar en güzel hallerindeler. Bu kampta yaş grubumuz küçük, o yüzden onların ritminde bol gözlemli, bol sohbetli bir orman yürüyüşü yapıyoruz. Mantarları, ağaçları, bitkileri inceliyoruz.
Solucanları konuşuyoruz. Sık çalılı yerlerden macera geçişi yapıyoruz. Yaşlar küçük olsa da herkesin bir görevi ve yapacak işleri var ekibimizde. Kamp ateşimiz için dal toplayıp kampa taşımak. Hemen mola yerimizde heyecanla toplanan dallar taşıma düzeneğinin içine yerleştiriliyor ve kampa kadar sırayla elden ele taşınıyor sırayla.
Kampta bu hafta bizi yine devam eden çiftlik işleri bekliyor. Buğdayın detaylı elenmesi, Düşler Tarlası bostan hasadı, malç hazırlama, tavuk bakımı, limonata yapımı derken gün nasıl da akıp gidiyor anlamadan.
Akşam üzeri biraz yavaşlama zamanı. Ben çocuklar ile araziden topladığımız bitki, çicek ve dallar ile doğa tablolarımızı yapıp limonatalarımızı yudumlarken, Gökhan yetişkinler ile mis gibi demlenmiş mayıs çayımız eşliğinde fermantasyon üzerine tatlı bir sohbete dalıyor.
Ekolojik gıdalar ile hazırlanan akşam yemeğimizi hep birlikte afiyetle yedikten sonra yüzler gülüyor. Bir katılımcımız “Ben kendi rutinimin dışında her öğün yemek yedim ve her seferinde de acıkarak yedim. Hiç de rahatsız etmedi. Bu yemeklerin tadına doyamıyorum” diyor. Gıdalarımız zehirsiz ve atalık tohumlardan olduğundan bedenimize şifa oluyor ve o iyilik halini bozmuyor. Ne yersek oyuz diyerek bir kere daha ekolojik gıdanın ve bu gıdaya ulaşmak için kooperatiflerin önemini vurgulamak istiyorum.
Doğa ana o mevsimde ne veriyorsa menümüz o. Herşeyin kendi zamanı var. Mevyeler ve sebzeler o zamanı biliyorlar. Bu hem kendi çoğalmaları için en uygun zaman, hem de bizler için en lezzetli, en faydalı zamanları. Doğanın doğal döngüsü içinde o sebze ve meyveleri yiyen hayvanlar, kuşlar tohumların çok uzaklara taşınmasını sağlayabiliyorlar. Karşılıklı fayda diyoruz biz bunun adına.
Mevsim geçişi ve bahçemizde artık kahvaltıya koyduğumuz domates salatalık ve biber kalmadı. Ama domates salçasından yapılan kahvaltılık sos acuka bir harika. Yazlık sebzeler yerini kışlık sebzelere bıraktı. Haliyle menümüz de değişti. Havaların da soğumaya başlamasıyla birlikte artık daha fazla içimizi ısıtan yemekler menümüzde yer alıyor. İkindi zamanı meyvemiz de artık elma .
Kamp ateşi pek bir kalabalık. Ekip heyecanlı. Anlatacak ne çok hikaye, masal varmış. Bir bir dökülüyor heybeden gece boyunca. Mısırımız ise olmazsa olmazımız. Patlatması ayrı, yemesi ayrı bir keyif.
Ertesi gün herkes rahatlamış ve alışmış. Kahvaltıda çocuk masası kuruyor güle oynaya. Yetişkinler kendi masalarında bol sohbette. Bol bol oyun ve kalan işlere devam ederek akıtıyoruz günü tüm sakinliğiyle.
Tekrar görüşmek dilekleriyle bir bir uğurluyoruz katılımcılarımızı.
Seteney Koz
Şehrin bunaltıcı sıcağından ve keşmekeşliğinden uzaklaşmak için iyi bir alternatif oluşturuyor kamplarımız. Bir hafta sonu da olsa alışkanlıklarınızı kapıda bırakarak girdiğiniz Permakamp’tan bir şeyler öğrenerek, deneyimleyerek, merak ederek, heveslenerek ve kafalarda sorular oluşturarak dönmenizdir evinize istediğimiz. Hayatımızda normalleşen anormalliklere dikkat çekmek ve bize zorunluluk gibi gelen şeylerin aslında kendi seçimlerimizin sonucu olduğunu konuşmaktır sohbetlerimizde hedefimiz . Kendi yaşam deneyimlerimizi paylaşmaktır aslında tam anlamıyla yaptığımız.
Ekibimiz heyecanlı ve tam takım keşfe hazır. Ormanda bizi bol böcek, kaplumbağa ve mantarlar karşılıyor bu hafta. Ormanın ekibinin bir de önemli görevi var. Ormandan ateş için ince dallar toplayıp yeni hazırladığımız düzenek ile kampa taşımak. Eee odun olmaz ise ateş de olmaz. Görev tam bir ekip çalışmasıyla tamamlanıyor ve akşam kamp ateşi o dallarla yakılıyor büyük bir heyecanla.
Sapla samanı ayırma işimiz bu haftada devam etti ve sıkı bir çalışmayla bu yıl da harmanı kaldırdık hep birlikte çok şükür. Bundan sonra detaylı elek çalışması:)
Hava çok sıcak, serinleme zamanı. Çocuklar, hazırladıkları limonataları yudumlarken bir taraftan yün mandalası yaptılar keyifle. Büyükler de gölgede yetişkin içecekleri ile tatlı sobetlere dalarak serinlediler.
Bu hafta kampımızda tükettiğimiz tüm sebzeler yine Düşler Tarlası’nda kendi yetiştirdiğimiz ürünler. Bahçenin verimi iyice arttı. İhtiyacımızdan fazlası oluşmaya başladı. Bu haftasonu artık katılımcılarımızla da paylaştık sebzelerimizi. Ancak yine de bitiremedik ürünleri ve başlasın kış hazırlıkları diyerek konserve yapımına giriştik. Gıda birliğimiz için çeşit çeşit konserve hazırladık el birliğiyle.
Bu haftasonunun en sevileni ve doyulamayanı yine açık ara yün mandala atölyesi oldu.
Tekrar tekrar çıktı sepetler ve yünler, büyük küçük demeden hiç boş kalmadı peke:)
Seteney Koz
Bu haftasonu hava durumu yağışlı gösteriyor. Katılımcılarımız da arayarak soruyorlar: Hava yağmurlu, kamp olacak mı diye?
Yağmurlu havalar kamp yapmamız için bir engel değil. Haziran ayındayız. Bir gün içinde toplasanız iki saat yağmur yağar, o da bize dinlenme ve sohbet imkanı sağlar.
Yağmurlu bir kamp çocukların gelişimi için muhteşem bir fırsattır. Yağmurun insanları eritmediğini, korkulacak bir şey değil hatta eğlenceli olduğunu, kirlenmenin güzel olduğunu, su birikintilerinde ve çamurda oynamanın ise tarifsiz bir mutluluk olduğunu yaşayarak öğrenirler. Zorluklarla başa çıkmak için de harika bir egzersizdir.
Çocuklar tüm gün ıslak ayakkabı ve ıslak kıyafetler ile dolanabilirler. Üstelik bunu hiç de dert etmezler. Büyükler bunu konuda genelde daha endişelidir. Kampımızın adı çocuk kampı olarak geçse de içeriği itibariyle tüm ailemiz için farkındalık geliştirme, daha derin öğrenme ve görme üzerine kuruludur. Biz de bu konularda yol gösteren oluruz. Yağmurlu bir haftasonu da çok keyifli geçebilir.
Sabah tatlı bir serinlikle kamp ekibi erkenden iş başında katılımcılarımız gelene kadar hazırlıklarını tamamlıyor. Yağış olasılığı olduğu için kapalı alanımız olan Dom da kahvaltı için hazır. Burası bizim soğuk ve yağışlı günlerde kapalı sınıfımız aynı zamanda. Bu haftasonu Defne Ağacım Anaokulu'nun öğretmenleri ve aileleriyle kapalı bir grup olarak kampımızı gerçekleştiriyoruz. Katılımcılar teker teker kampa ulaşıyorlar. Herkes birbirini tanıyor ve masalar hemen kuruluyor.
Katılımcılara iyi ki geldik dedirtecek kadar güzel bir hava. Yağmur olasılığı olmasına rağmen hava günlük güneşlik. Kahvaltılar ediliyor, hızlıca çöpler ayrıştırılıyor, bulaşıklar yıkanıyor. Doğruca çocuk oyun alanına koşuyor çocuklar. Hava kaykayı hiç durmuyor bugün, taa ki çocuk toplantısı başlıyor diye sesleninceye kadar.
Çocuk toplantısı zamanı. Büyüklerin olmadığı toplantılardır bu toplantılar. Çocukların her birini ayrı bireyler olarak görür, dinler, fikirlerine değer veririz. Topluluğun adil düzeni için konulmuş minimum kurallarımız var. Çocukları bu kurallar konusunda bilgilendiririz. Kamp boyunca maceracı ve riskli işler mi, sakin ve huzurlu işler mi peşinde olacağız buna ekipçe karar veririz. Maceracı ve riskli işler hep ağır basar tabii ki. Her zaman en eğlenceli olan sınırlarını aşmak değil midir? Bunun sonucunda kurulur sıkı ekipler ve güzel çocuk masaları...
Orman yürüyüşü için hazırlıklar tamamlanıp düşülüyor yollara. Kamplarımızda yürüyüşlere sadece çocuklar katılıyor. Eğer yaşı küçük bir katılımcımız varsa ona eşlik için bir yetişkin katılabiliyor sadece. Öğretmenleri eşlik ediyor bu yürüyüşte.
Ormanın gizli hikayelerini bulabilmenin tek yolu yürümek. Çocuklar bunu çok iyi biliyor. Normal yollardan yürümeyi de pek sevmeyiz. O zaman nasıl keşfeder maceranın tadına varırız?
Orman yürüyüşünde bizi bolca mantar ve kuş cıvıltıları karşılıyor. Bol gözlem ve sohbetli yürüyüşün ardından eğimli patikanın sonlarına doğru çocuklar bir ağaç ev keşfediyor. Başlıyorlar oynamaya. Büyük bir kaya en çok sevilen oyun alanımız oluyor.
Kampta kalan yetişkinler ile çayımızı yudumlarken Permakamp, Kampagidelimmibaba ve iki günün akışı üzerine kısa bir oryantasyon gerçekleştiriyoruz.
Bu hafta atölye temamız bahçecilik eğitimi. Toprak hazırlığından tohuma, fide şaşırtmadan yerine almaya ve bakımına kadar bir çok başlığı iki güne yayılan atölyelerde ele alacağız ve kendi gıdamızı nasıl yetiştirebilirizi uygulamalı bir şekilde aktarmış olacağız.
Atölyemizin ilk ayağını tamamlarken çocuklar koşarak kampa giriyorlar maceralarını anlatmak üzere anne babasının yanına.
Öğle yemeğinin ardından atölyelere devam ediyoruz büyük küçük. Çocuklar meyve saatinde içmek üzere kendi limonatalarını hazırlıyorlar önce. Sonrasında Nihan ile böceklerin izlerini sürmek üzere iz kapanlarını kurup ertesi gün gözlemlemek üzere arazinin farklı yerlerine yerleştiriyorlar. Yetişkinlerle bahçecilik eğitiminin 2. ayağını gerçekleştiriyoruz.
Saat 5, çocuklar için limonatalarını yudumlarken pekede serbest resim ve mandala saati, büyükler için ise çay saati.
Bu kampımızda katılımı iki seçenekli olarak tuttuk. Günübirlik ve kampta geceyi geçirecekler olarak. Çadır kuracak grup az olduğu için kısa bir kampçılık eğitiminin ardından hızlıca kuruldu kamp alanı. Akşam yemeğinden sonra grubun yarısı ayrılırken kalanlar ile ateş başı sohbetlerimiz devam etti.
Ertesi gün günlük güneşlik bir hava ile kahvaltımızı yapıyoruz, yarım kalan işlere devam ediyoruz, keyfimizce kendi ritmimizde, yumuşak yumuşak. :))
Öğle yemeğinin ardından Ambar'ı açıyoruz katılımcılara. Gıda Birliğimiz katılımcılarımıza ayrılmadan önce ilaçsız tarım yapan yerel üreticilerden, kurucularımızın çiftliklerinden ve Permakamp üretimlerimizden oluşan zehirsiz gıdalara ulaşma ve evlerine götürme imkanı sunuyor.
Seteney Koz
Bu haftasonu hava durumu yağışlı gösteriyor. Katılımcılarımız da arayarak soruyorlar: Hava yağmurlu, kamp olacak mı diye?
Yağmurlu havalar kamp yapmamız için bir engel değil. Haziran ayındayız. Bir gün içinde toplasanız iki saat yağmur yağar, o da bize dinlenme ve sohbet imkanı sağlar.
Yağmurlu bir kamp çocukların gelişimi için muhteşem bir fırsattır. Yağmurun insanları eritmediğini, korkulacak bir şey değil hatta eğlenceli olduğunu, kirlenmenin güzel olduğunu, su birikintilerinde ve çamurda oynamanın ise tarifsiz bir mutluluk olduğunu yaşayarak öğrenirler. Zorluklarla başa çıkmak için de harika bir egzersizdir.
Çocuklar tüm gün ıslak ayakkabı ve ıslak kıyafetler ile dolanabilirler. Üstelik bunu hiç de dert etmezler. Büyükler bunu konuda genelde daha endişelidir. Kampımızın adı çocuk kampı olarak geçse de içeriği itibariyle tüm ailemiz için farkındalık geliştirme, daha derin öğrenme ve görme üzerine kuruludur. Biz de bu konularda yol gösteren oluruz. Yağmurlu bir haftasonu da çok keyifli geçebilir.
Sabah tatlı bir serinlikle kamp ekibi erkenden iş başında katılımcılarımız gelene kadar hazırlıklarını tamamlıyor. Yağış olasılığı olduğu için kapalı alanımız olan Dom da kahvaltı için hazır. Burası bizim soğuk ve yağışlı günlerde kapalı sınıfımız aynı zamanda. Bu haftasonu Defne Ağacım Anaokulu'nun öğretmenleri ve aileleriyle kapalı bir grup olarak kampımızı gerçekleştiriyoruz. Katılımcılar teker teker kampa ulaşıyorlar. Herkes birbirini tanıyor ve masalar hemen kuruluyor.
Katılımcılara iyi ki geldik dedirtecek kadar güzel bir hava. Yağmur olasılığı olmasına rağmen hava günlük güneşlik. Kahvaltılar ediliyor, hızlıca çöpler ayrıştırılıyor, bulaşıklar yıkanıyor. Doğruca çocuk oyun alanına koşuyor çocuklar. Hava kaykayı hiç durmuyor bugün, taa ki çocuk toplantısı başlıyor diye sesleninceye kadar.
Çocuk toplantısı zamanı. Büyüklerin olmadığı toplantılardır bu toplantılar. Çocukların her birini ayrı bireyler olarak görür, dinler, fikirlerine değer veririz. Topluluğun adil düzeni için konulmuş minimum kurallarımız var. Çocukları bu kurallar konusunda bilgilendiririz. Kamp boyunca maceracı ve riskli işler mi, sakin ve huzurlu işler mi peşinde olacağız buna ekipçe karar veririz. Maceracı ve riskli işler hep ağır basar tabii ki. Her zaman en eğlenceli olan sınırlarını aşmak değil midir? Bunun sonucunda kurulur sıkı ekipler ve güzel çocuk masaları...
Orman yürüyüşü için hazırlıklar tamamlanıp düşülüyor yollara. Kamplarımızda yürüyüşlere sadece çocuklar katılıyor. Eğer yaşı küçük bir katılımcımız varsa ona eşlik için bir yetişkin katılabiliyor sadece. Öğretmenleri eşlik ediyor bu yürüyüşte.
Ormanın gizli hikayelerini bulabilmenin tek yolu yürümek. Çocuklar bunu çok iyi biliyor. Normal yollardan yürümeyi de pek sevmeyiz. O zaman nasıl keşfeder maceranın tadına varırız?
Orman yürüyüşünde bizi bolca mantar ve kuş cıvıltıları karşılıyor. Bol gözlem ve sohbetli yürüyüşün ardından eğimli patikanın sonlarına doğru çocuklar bir ağaç ev keşfediyor. Başlıyorlar oynamaya. Büyük bir kaya en çok sevilen oyun alanımız oluyor.
Kampta kalan yetişkinler ile çayımızı yudumlarken Permakamp, Kampagidelimmibaba ve iki günün akışı üzerine kısa bir oryantasyon gerçekleştiriyoruz.
Bu hafta atölye temamız bahçecilik eğitimi. Toprak hazırlığından tohuma, fide şaşırtmadan yerine almaya ve bakımına kadar bir çok başlığı iki güne yayılan atölyelerde ele alacağız ve kendi gıdamızı nasıl yetiştirebilirizi uygulamalı bir şekilde aktarmış olacağız.
Atölyemizin ilk ayağını tamamlarken çocuklar koşarak kampa giriyorlar maceralarını anlatmak üzere anne babasının yanına.
Öğle yemeğinin ardından atölyelere devam ediyoruz büyük küçük. Çocuklar meyve saatinde içmek üzere kendi limonatalarını hazırlıyorlar önce. Sonrasında Nihan ile böceklerin izlerini sürmek üzere iz kapanlarını kurup ertesi gün gözlemlemek üzere arazinin farklı yerlerine yerleştiriyorlar. Yetişkinlerle bahçecilik eğitiminin 2. ayağını gerçekleştiriyoruz.
Saat 5, çocuklar için limonatalarını yudumlarken pekede serbest resim ve mandala saati, büyükler için ise çay saati.
Bu kampımızda katılımı iki seçenekli olarak tuttuk. Günübirlik ve kampta geceyi geçirecekler olarak. Çadır kuracak grup az olduğu için kısa bir kampçılık eğitiminin ardından hızlıca kuruldu kamp alanı. Akşam yemeğinden sonra grubun yarısı ayrılırken kalanlar ile ateş başı sohbetlerimiz devam etti.
Ertesi gün günlük güneşlik bir hava ile kahvaltımızı yapıyoruz, yarım kalan işlere devam ediyoruz, keyfimizce kendi ritmimizde, yumuşak yumuşak. :))
Öğle yemeğinin ardından Ambar'ı açıyoruz katılımcılara. Gıda Birliğimiz katılımcılarımıza ayrılmadan önce ilaçsız tarım yapan yerel üreticilerden, kurucularımızın çiftliklerinden ve Permakamp üretimlerimizden oluşan zehirsiz gıdalara ulaşma ve evlerine götürme imkanı sunuyor.
Seteney Koz
Bahar iyice kendini hissettirdi bu haftasonu. Havalar ısındı, ağaçlar iyice yapraklandı. Yemek ve dinlenme alanlarımız için güzel gölge alanlar oluşturdu. Yaz ise bize göz kırpmaya başladı:)
Ailelerin birer birer katılımıyla tamamlanan kahvaltının ardından akıtmaya başlıyoruz hep birlikte programı.
Orman yürüyüşümüzde bu hafta konumuz kış uykusuna yatan havanlar ve çevremizdeki ağaçlar.
Önce yürüyüş esnasında bulduğumuz değişik ağaç yapraklarını toplayıp mola yerimizde hangi yaprak hangi ağacın oyununu oynadık. Hem eğlendik hem öğrendik. Kış uykusuna yatan hayvanları saydık birer birer ve ormanda ve kampta karşımıza çıkan minik tırtılı, kuşları, uykudan uyanmış güneşlenen su yılanını inceledik, dinledik, gözlemledik.
Arazide yaz bahçesi çalışmalarımız tam hız devam ediyor bu hafta da. Yatak hazırlıkları, ekim dikim, malçlama, tabela yapımı olarak bir çok başlıkta çalıştık bu hafta büyük küçük hep birlikte. Çalışırken aynı zamanda atalık tohum, toprak hazırlama, kompost sistemleri üzerine bolca sohbetlerimiz oldu.
Yemek ve dinlenme saatleri ise birlikte yapılan işlerin ardından ayrı bir keyifli oldu bu hafta. Ekolojik gıdalarla hazırlanan nefis yemekler “Ben bakla sevmem” diyen katılımcılarımıza bile iki tabak yedirdi. Gerisini siz düşünün:)
Çocukların hazırladığı limonatanın ise tadına doyulamadı.
Seteney Koz
Artık bahar sabahları tatlı bir serinlik ile uyanmaya başladık. Güneş yüzünü gösterdiği gibi hemen ısıtmaya başlıyor. Doğada yeşilin binbir tonu ve muhteşem coşkusu hemen bizi içine alıp sarmalıyor, içimize işleyip ruhumuzu dinlendiriyor.
Bu haftasonu kamp ekibiz kalabalık. Katılımcı ailelerimizin yanında Enka Lisesi öğrencileri ve öğretmenleri kampa katılıyorlar. Kamplarımızda her yaşa uygun işler etkinlikler ve atölyeler tasarlıyoruz. Çiftlik işlerinde ise herkese uygun bir iş her zaman bulunur:)
Ekip olarak hazırlıklarımız tamam. Mis gibi çayımızı yudumlarken katılımcılarımızı karşılıyoruz birer birer. Çocuklar heyecanlı ve meraklı. Hemen alanı keşfetmek üzere dolaşmaya başlıyorlar. Ağlar ve hava kaykayını keşfetmek pek de uzun sürmüyor.
Ailelere çocuğum nerede diye sorduran tamamen çocukların tasarladığı ve çivilerini çaktığı bir çocuk oyun alanımız var. Bu alanda her şey biraz garip. Tabii biz yetişkinlere göre garip. Merdiveni yamuk, trabzanları iple bağlı, ip istasyona geçiş yükseltilmiş, ağaça hızlı çarpabilmek için özel ayarlanmış eğimde bir hava kaykayı, alt katın yarı zemin tahtası döşenmemiş…
Düşünün çocuklar bizim kurduğumuz yaşam alanlarından o kadar sıkılmışlar ki bizi hayrete düşürecek taleplerle şekillendi bu macera alanı. Bizim de bir şartımız vardı yalnız. Tüm çocuklara bu detayları öğreteceklerdi. Öyle de yapıyorlar.
Kahvaltının ardından çocuklar Esin ve Gökhan ile orman yürüyüşüne giderken, biz de yetişkinler ile kısa bir oryantasyonun ardından koyuluyoruz işlere. Gençlerin programını Esin yürütüyor. Ortaklıklar olsa da ayrı akıyor bu iki günde programlar.
Yaz bahçesi hazırlıklarına devam ediyoruz. Yaklaşık 16 adet yükseltilmiş yatak yapmayı planlıyoruz bahçemize. Bu haftasonu da ana işimiz bahçe hazırlığı. Yükseltilmiş yatak permakültür uygulamalarında gıda yetiştirmek üzere kullanılan bir yatak biçimidir. Yükseltmekteki amaç ise üzerine basılmaması, toprağın yumuşak kalması ve köklerin derinlere gidebilmesi.
Ve yemek hazır! diye seslenir mutfak ekibi. Kampın kalbidir mutfak, candır:) Yemek zamanı günün akışı içindeki yavaşlama anlarından biri. Hem dinlenme hem de bir çok konuda sohbet ve bilgi alışverişi için iyi bir fırsattır hepimiz için. İçtiğimiz su, yediğimiz gıda, çeşit çeşit fermantasyon işleri, bahçe işleri, eğitim sistemi vs. daha neler neler konuşuruz bu sohbetlerde. Çocuklar için de çok değerlidir yemek sofraları. Permakamp'da çocukların masası yetişkinlerden ayrıdır. Bunun birçok sebebi var. Çocuk diğer çocuklar ile sohbet eder, gözler, aynı zamanda örnekler ve model alır. Ardından akran öğrenmesi dediğimiz şey gerçekleşir. Çocuk kendine yetebildiğini görür.
Öğleden sonra işler güçler devam. Çocuklar ile tohum atölyesi ve tavuk bakımı yaparken yetişkinler yatak hazırlıklarına devam ediyor. Mola zamanını unutmuyoruz: ağlarda, mis gibi bir bardak çayda, tatlı sohbetlerde…
Kampçılık eğitimi ve çadırların kurulumu tamamlanırken ateş ekibi akşam için odun hasadına koyuluyor. Bu işi hava aydınlıkken yapmak gerekli. Karanlıkta bir hayli güç oluyor.
Akşam yemeğinin ardından kamp ateşi yakılıyor. Ateş başı kalabalık. Büyük bir çember oluyoruz ateşin başında. Hava bulutsuz. Pırıl pırıl yıldızların altında meğer ne kadar çok anlatacak hikayeleri, soracak bilmeceleri varmış çocukların. Masallar ise olmazsa olmazımız.
Ertesi sabah çocuklar erkenden etrafta dolaşmaya başlıyorlar sakin ve alışmış bir şekilde.
Kalabalık çocuk masaları kuruluyor. Kahvaltılar ediliyor hep birlikte. Atıklar ayrıştırılıyor tabaklardan, bulaşıklar yıkanıyor köpük köpük.
Solucan kompostu ve fide şaşırtma sabah atölyemizin konusu. Büyük küçük herkesin ilgisini çekiyor bu konu. Solucanlar gübre mi üretiyormuş? Fideler nasıl şaşırıyor ki?
Bol çalışma, sohbet ve atölye ile geçen iki günün sonunda bir başka kampta görüşmek dileğiyle tamamlıyoruz kampımızı.
Seteney Koz