Çocuklarımızla Türkiye'nin en bakir coğrafyalarından, peynirin memleketi ve 2667 m de konumlanmış Boğatepe Köyünde Doğa ile içiçe, derede yüzdüğümüz, yerel, Ekolojik bir hafta geçirmek istermisiniz.
Boğatepe Köyü, Kars merkeze 42 km mesafede bir Malakan köyü. 1800 lü yılların sonunda bir kaç Malakan ailesinin yaylası iken 1900'lü yılların başlarında Peynir üretimine odaklanmışlar.
Türkiye’nin kuzeydoğu sınır illerinden Kars ve Ardahan’da hayvancılık, süt üretimi ve peynircilik yöre halkının başat geçim kaynağıdır. Yörenin en bilinen peynirlerinden biri Gravyer, göçle gelen bir kültürün taşıyıcısıdır. Adını bir İsviçre kasabası Gruyère’den alan Gravyer peyniri Türkiye’de bugün sadece Kars’ta üretilir. İlk üretimine başlandığı 19. yüzyılın sonlarında Kars-Ardahan bölgesinde 30’dan fazla mandırada üretilen Gravyerin, 20. yüzyıl boyunca üretimi giderek azalmış ve bugün Kars Organize Sanayi Bölgesi’ndeki nispeten daha büyük 3 mandıra dışında, geleneksel yöntemler kullanılarak sadece Boğatepe Köyü’nde 2 mandırada üretilir. Bu yüzden olsa gerek, Boğatepe Gravyeri Slow Food Biyoçeşitlilik Vakfı’nın Nuh’un Ambarı adını verdikleri, yok olma riski altındaki küçük ölçekli, kaliteli ve yerel-geleneksel gıda ürünlerini kayıt altına alma çalışmaları kapsamında Presidium belgesi almaya layık görülmüştür.
Kimi yollara çıkarken insan hazır olduğunu, yolculuk boyunca neler yaşayacağını bildiğini zanneder. Ama yol, yolculuk, insanlar, hayat, doğa hikayeyi başkalaştırır. Ve yolculuk sona erdiğinde insan kendisini başkalaşmış, dönüşmüş bulur. Bizim Kars gezimiz böyle bir yolculuktu.
Kampa Gidelim mi Baba’nın yaz çadır kamplarına katılıp çok keyif almış olduğumuz için kış için hem de tren yolculuğu yapabileceğimiz bir Kars gezisi yayınladıklarını görünce hiç düşünmeden kaydımızı yaptırdık. Ne Kars’ın, ne de Doğu Ekspresi’nin Türkiye’nin en talep edilen seyahat haritası içine girdiğinden haberimiz yoktu. Amacımız Kaan’a ilk uzun tren yolculuğunu yaşatırken, kendimize de gençlik yıllarımıza ufak bir dönüş olacak bir tren yolculuğu yaşatmaktı. Kars’ı hep merak etmiştik, ayrıca sadece Kars’ı ve çevresini görmekten öte Boğatepe Köyü’nü görüp, orada kalıp, zaman geçirecek olmak ise çok büyük bir şanstı.
Kars soğuk olacaktı, kışı yaşayamadığımız bir İstanbul’dan bütün giyeceklerimizi toparlayıp yola çıkmaya hazırlandık. Trende çok yiyecek olmayacaktı, yiyeceklerimizi de yanımıza aldık. Ve üç aşağı beş yukarı ne yaşayacağımızı bildiğimizi düşündüğümüz yola çıktık.
Asıl hikayemiz Ankara Garı’nda başladı. Kararmış, puslu bir Pazar akşamüstünde yüzünde güller açmış Ayça bizi karşıladı, otobüslere binmemize yardımcı oldu ve trende kompartımanlarımızı gösterdi. Çocuklarla uzun yolculuklar yapmanın en önemli yanının başka çocuklar ile zaman geçirecek ortamlar sağlamak olduğunu bu yolculukta anladık. Neredeyse 29 saat süren tren yolculuğumuzda çocuklar bizden daha fazla eğlendiler ve trenin her köşesini deneyimlediler. Ankara – Kars arası yolculuk sanki bambaşka bir coğrafyada yolculuk yapıyormuş gibiydi. Bildiğimiz kışın gelmemiş olmamasından dolayı kar ancak Erzincan’dan sonra kendini tam anlamı ile göstermeye başladı. Uçsuz bucaksız bozkırları örten bembeyaz kar, aralardan akan dereler, tren raylarının çıkardığı sesler ve çocuk cıvıltıları insanın ruhunu farklı bir noktaya doğru yolculuğa çıkarmaya yetmişti.
İlk kez uzun bir tren yolculuğu bizi bekliyor...bavulları yaparken acaba nasıl bir macera bizi olucak diye bir alıp bir koyuyorum eşyaları... Biliyoruz ki Rengim için müthiş bir deneyim olacak o kesin. Onu Ülkenin farklı yerinde biriktireceği anlarla yoğuracağı ve gelişimine katkısı sonsuz olan bu maceraya beraberce katılmak çok keyifli olacakdı.
Ve trendeyiz. Rengim trende çocuklarla oyunlara katıldı bizse ağır ağır ilerleyen manzaranın doyumolmaz tadına bıraktık kendimizi...