Çocuklarımızla Türkiye'nin en bakir coğrafyalarından, peynirin memleketi ve 2667 m de konumlanmış Boğatepe Köyünde Doğa ile içiçe, derede yüzdüğümüz, yerel, Ekolojik bir hafta geçirmek istermisiniz.
Boğatepe Köyü, Kars merkeze 42 km mesafede bir Malakan köyü. 1800 lü yılların sonunda bir kaç Malakan ailesinin yaylası iken 1900'lü yılların başlarında Peynir üretimine odaklanmışlar.
Sömestr tatilinde bir şey yapalım istiyorduk. Ama kayak yapanlar insanlar değildik. Eh, euro desen malumunuz, Avrupa seyahatleri bir süreliğine rafta. Peki hem bizim, hem çocukların hoşuna gidecek ne bulabilirdik? Üstelik okulların son haftasıydı, bu saatten sonra bir şey ayarlayabilir miydik? Bu düşüncelerle Kampa Gidelim Mi Baba’nın sitesine tıkladığımda karşıma şahane bir Kars programı çıktı. Boğatepe köyünde kara boğulacağımız, çocuklar için bir dolu eğlence sunan nefis bir 6 gün! Köy evleri, donmuş Çıldır Gölü yürüyüşleri, kızaklar, peynirler… Gidelim mi? Gidelim!
Şubat tatilinin gelmesini dört gözle beklemek Kars’tandı. Geçen sene tadı damağımızda kalan Kars kampımıza bu sene de gitmek için gün saydık ailecek. Bu sene kış biraz sert geçtiği için kendi adıma hava durumu ile ilgili soru işaretleri yaşasam da 2 hafta boyunca hediye gibi gelen bir hava ile yaşadık 2500 metre yüksekteki karlar ülkesinde, Boğatepe köyünde.
Çocuklarımızla Türkiye'nin doğa harikası coğrafyalarından, Bozcaada'da Ataol çiftliğinde Doğa ile iç içe konaklayacak, kendi üretimleri mutfaklarına sabah öğlen akşam misafir olacak, seramik üretimler yapacağız. Olgunlaşmış bağ var ise bolca üzüm yiyecek bağ bozacağız ve üzümlerimizi evimize götüreceğiz. Bunun yanında deniz, havuz, çiftlik hayvanları, kamp ateşi. Zeytin ağaçlarının altında üretirken dinlenecek, muhabbetlere dalacağız. Siz de katılmak istermisiniz.
Kimi yollara çıkarken insan hazır olduğunu, yolculuk boyunca neler yaşayacağını bildiğini zanneder. Ama yol, yolculuk, insanlar, hayat, doğa hikayeyi başkalaştırır. Ve yolculuk sona erdiğinde insan kendisini başkalaşmış, dönüşmüş bulur. Bizim Kars gezimiz böyle bir yolculuktu.
Kampa Gidelim mi Baba’nın yaz çadır kamplarına katılıp çok keyif almış olduğumuz için kış için hem de tren yolculuğu yapabileceğimiz bir Kars gezisi yayınladıklarını görünce hiç düşünmeden kaydımızı yaptırdık. Ne Kars’ın, ne de Doğu Ekspresi’nin Türkiye’nin en talep edilen seyahat haritası içine girdiğinden haberimiz yoktu. Amacımız Kaan’a ilk uzun tren yolculuğunu yaşatırken, kendimize de gençlik yıllarımıza ufak bir dönüş olacak bir tren yolculuğu yaşatmaktı. Kars’ı hep merak etmiştik, ayrıca sadece Kars’ı ve çevresini görmekten öte Boğatepe Köyü’nü görüp, orada kalıp, zaman geçirecek olmak ise çok büyük bir şanstı.
Kars soğuk olacaktı, kışı yaşayamadığımız bir İstanbul’dan bütün giyeceklerimizi toparlayıp yola çıkmaya hazırlandık. Trende çok yiyecek olmayacaktı, yiyeceklerimizi de yanımıza aldık. Ve üç aşağı beş yukarı ne yaşayacağımızı bildiğimizi düşündüğümüz yola çıktık.
Asıl hikayemiz Ankara Garı’nda başladı. Kararmış, puslu bir Pazar akşamüstünde yüzünde güller açmış Ayça bizi karşıladı, otobüslere binmemize yardımcı oldu ve trende kompartımanlarımızı gösterdi. Çocuklarla uzun yolculuklar yapmanın en önemli yanının başka çocuklar ile zaman geçirecek ortamlar sağlamak olduğunu bu yolculukta anladık. Neredeyse 29 saat süren tren yolculuğumuzda çocuklar bizden daha fazla eğlendiler ve trenin her köşesini deneyimlediler. Ankara – Kars arası yolculuk sanki bambaşka bir coğrafyada yolculuk yapıyormuş gibiydi. Bildiğimiz kışın gelmemiş olmamasından dolayı kar ancak Erzincan’dan sonra kendini tam anlamı ile göstermeye başladı. Uçsuz bucaksız bozkırları örten bembeyaz kar, aralardan akan dereler, tren raylarının çıkardığı sesler ve çocuk cıvıltıları insanın ruhunu farklı bir noktaya doğru yolculuğa çıkarmaya yetmişti.
İlk kez uzun bir tren yolculuğu bizi bekliyor...bavulları yaparken acaba nasıl bir macera bizi olucak diye bir alıp bir koyuyorum eşyaları... Biliyoruz ki Rengim için müthiş bir deneyim olacak o kesin. Onu Ülkenin farklı yerinde biriktireceği anlarla yoğuracağı ve gelişimine katkısı sonsuz olan bu maceraya beraberce katılmak çok keyifli olacakdı.
Ve trendeyiz. Rengim trende çocuklarla oyunlara katıldı bizse ağır ağır ilerleyen manzaranın doyumolmaz tadına bıraktık kendimizi...
Yeni heyecanların peşindeyiz. Yıllardır hayal ettiğimiz bir proje daha gerçekleşmek üzere. Bozcaada Çocuk kamplarının bu yıl ilklerini gerçekleştireceğiz ve onlarca kez keşif, saatlerce planlama, aksilik tespitleri, B planları vs.
Ekibimiz çok tecrübeli. Bazı konularda yerel yöneticileri aşamadığımızdan dolayı değişik çözümlere gitmek zorunda kaldık. Ama kampın özünde bu var zaten. Uyumu kovalayacağız.
Çocuklar gelmeye başladı. Bu kampların formatı farklı. Öncelikle Bağ bozacağız. Bunun hayalini uzun yıllar kurmuş biri olarak nasıl olacağını bende çok merak ediyordum.
Biz bugün mavi kizbocekleri, dere balıkları ile yuzduk, bize tepeden bakan bir atmacayla gozgoze geldik. Hazineler bulduk, dümdüz kurumuş kurbağa ile Polyphylla fullo. Taş yutmus dev obur ağaçlarla karşılaştık. Sandal ağacının kadife dallarını sevdik. Hayvanlar, bitkiler, kuşlar bir bütünlük içindeydik. (20 temmuz 2015)
Bu yılın ilk Dedetepe kampı yeni katılımcıları ile başladı. Her kamp farklı bir düzen ve içerikte geçiyor. Buna sebep olan şey çocukların talepleri. Kimi zaman kil yapmak konusunda o kadar istekli oluyorlar ki başından kaldıramıyorsun kimseyi. Kimi zaman da sadece koşuşturmak yeterli olabiliyor. Kil çamurundan çok güzel heykeller yaptık. Teleskopumuzun açılışını yaptık. Uzakları görmek çok şaşırtıcı bir şey. Geceleri ay gözlemi yaptık ki bu şimdiye kadar ayı bu kadr büyük ve net ilk defa görmemiz demek.
Bu ikinci Kaçkarlar kampında sayımız biraz daha az. Havaalanında bizi çamlıhemşine götürecek araçlarımızda buluştuk. 2 saat içinde öğlen yemeğini yediğimiz yerdeyiz.Bu sefer programı biraz değiştirdik. Verçenik yerine kale yaylasına gitmeye karar verdik 2. Gün. İlk gün yine Gobaca dağ evi. Ama bu sefer hepimiz aynı evde kalıyoruz. Önceki kampın aksine açık havada başladık. İlerleyen zamanlarda neler olur bilinmez. Ertesi gün kale yaylası gezimizi uzun bir yürüyüşle tamamladık. 2003 yılında Tatos Gölünden (sanırım) çıkıp saatlerce yürüyüşten sonra gelip sığındığımız imamın evini gösterince Uğur bir garip oldum. Taş evleri gözümüze kestirdik. Birsürü yaşayan çatı taş ev var. Çayımızı içtikten sonra Kale’ye çıktık. Dik tırmanışta çocuklar oldukça başarılı idi.