Bu sefer buluşma yerimiz yaylaya en yakın köylerden biri ve artık neredeyse yaylada buluşacak noktaya yaklaşıyoruz. Bu anlamda daha önceden belirlediğim köy meydanında buluşuyoruz. Ben zamanında gelmiş olmama rağmen herkes benden önce gelmiş. Birbirini tanıyan bir ekip olduğundan organizasyonları önceden tamamlanmış. Bana sadece yaylaya kamp alanına götürmek kaldı.
Kampa gidelim mi baba ile Kaçkarlar'da olağanüstü yedi gün geçirdik. Bu kampa ilişkin söylenecek çok şey var, öncelikle yaşları 4 ila 11 arası değişen çocukların doğaya uyumu ve bu görece zor coğrafyada, büyüklere nazaran dayanıklılıkları, yedi aylık fena halde hamile Meltem'ciğimin kaprissizliği ve rehberimiz Alpay’ın yetkinliği, doğadaki rahatlığı ve çocuklara olan güveni beni en çok etkileyen şeydi. Kaçkarlar'ın sihiri öncelikle su, görmeseniz bile sesini duyduğunuz, yağmur yağmasa bile ıslaklığını hissettiğiniz su. Sonra çiçek denizi, burnunuza dolan çiçek kokuları, çiçek tozları. Binbirçiçek dağları ve duman.
Bu ikinci Kaçkarlar kampında sayımız biraz daha az. Havaalanında bizi çamlıhemşine götürecek araçlarımızda buluştuk. 2 saat içinde öğlen yemeğini yediğimiz yerdeyiz.Bu sefer programı biraz değiştirdik. Verçenik yerine kale yaylasına gitmeye karar verdik 2. Gün. İlk gün yine Gobaca dağ evi. Ama bu sefer hepimiz aynı evde kalıyoruz. Önceki kampın aksine açık havada başladık. İlerleyen zamanlarda neler olur bilinmez. Ertesi gün kale yaylası gezimizi uzun bir yürüyüşle tamamladık. 2003 yılında Tatos Gölünden (sanırım) çıkıp saatlerce yürüyüşten sonra gelip sığındığımız imamın evini gösterince Uğur bir garip oldum. Taş evleri gözümüze kestirdik. Birsürü yaşayan çatı taş ev var. Çayımızı içtikten sonra Kale’ye çıktık. Dik tırmanışta çocuklar oldukça başarılı idi.
Uzun bir aradan sonra üçüncü kez Doğu Karadeniz'e bir gezi yapıyoruz. İlkini 2007 yılında çocuksuz bir çift olarak motosikletle yapmıştık İkincisini 2009 yılında arabayla oğlumuz Ardıç henüz 4 aylıkken Çamlıhemşin merkezli gerçekleştirdik. Bu kez Kampa Gidelim mi Baba? grubuyla 20'ye yakın çocuk 40 kişilik bir toplulukla 14-21 Haziran 2015 tarihleri arasında yine Çamlıhemşin ve Kaçkarları hedef aldık. Bu son maceramız uzun dağ ve patika yürüyüşü ağırlıklı bir gezi oldu.
İyi bir kampın olmazsa olmazlarından biri de güzel bir yemek yemektir. Öğünlerinizi soğuk yada özensiz yemeklerle geçiştirmek sizin daha az keyif almanız ile sonuçlanacaktır. Oysa iyi bir yemek yapmak yada evde yaptığınızı ısıtmak hem çadırınızın çevresine eğlence katacaktır, hem de çay demleme ihtimalinizi ortaya çıkaracaktır.
Bunun benzeri bir sürü sebepten ötürü bence kamplarda ocak herkesin olması gereken ana malzemelerdendir.
Son zamanlarda Kamp meraklılarının artması ile Uykutulumu konusunda da bir ürün patlaması yaşandı. Birçok marka değişik özellikteki ürünleri ile piyasa da yer alır oldular. Bunların arasından seçim yapmak çok zor gibi görünse de aslında çok zor değildir. Uyku tulumu hakkında bilmemiz gereken temel bilgi tulumun bir ısı kaynağı olmadığıdır. Süreç şu şekilde ilerler.Gece yatınca önce siz tulumu ısıtırsınız. Ardından bu ısıyı içinde tutan tulum sizin dolaşımınız azalıp ısınız düştüğünde sizi ısıtır. Yani ısınızı kaçırmaması gereklidir.
Bir çok konuda olduğu gibi çadır seçimini de etkileyen ana etken sizin isteklerinizdir. Bu yazıda çadır alırken, seçerken, düşünürken nelere dikkat etmemiz gerektiğini özetlemeye çalışacağım.
Tabii ki en pahalı çadırı alalım ve kurtulalım gibi bir önerme pek işe yaramayacaktır. Kış şartları için hazırlanmış bir çadırda ısı korunumu size yazın fazla gelecek ve o kadar para verdiğiniz çadırınızda yazın ecel terleri dökeceksiniz.
Kurşunlu köyünün yollarını bu kez Meşe Palamudu okulunun velileri, öğrencileri, öğretmenleri ve yöneticileriyle tuttuk. Yaşları küçük bu misafirlerimizi yine macera dolu bir kamp bekliyordu.
Yaz kamplarımız başlamadan son mayıs kampımız Kırıntı. Senede 2 kez gelmeden edemiyorum. Birde eylül çivarı böğürtlen ve elma için geliyoruz buralara. Yollar beklediğimden bozuk. Yer yer arabalar takılıyor ve zorlanıyoruz. Ama hiçbiri engel değil. Bir ara arkadakileri beklemek için arabadan indiğimde çok yeni ayak izleri görüyorum. Bir Ayı ‘ya ait. Toprak yoldan orman içine çark etmiş.
Çiğdem yaylasını ilk kez böyle gördüm. Daha önceleri kamp yaptığımız çadır kurduğumuz yerler su toplamış doğa gölet olmuş. Kıyısına kampımızı attık. Ama su sorunumuz var gibi görünüyor. Köylüler daha yaylaya çıkmamış ve çeşmeler tamir edilmemiş. Gürül gürül akan çeşmelerde su yok.