Nasıl ki çocuklu aileler etrafımızda yokken oyun gruplarının faydalı olacağına inandık ve Benimle Oynar mısın Anne? platformunu oluşturduk şimdi de kampa giden ailelerin yoksunluğu içerisinde “Kampa Gidelim mi Baba?” demeye karar verdik. Şimdilik elimden geldiğince eskiye ait yazıları girdiğim bu sayfaya zaman içerisinde çocukla kamp yapmanın güzelliklerini,zorluklarını, faydalarını yazarak aileleri bu konuda motive etmeyi hedefliyoruz. Bu aydan itibaren kışa girmiş bulunuyoruz ancak bahar ayı geldiğinde beraber kampa gidebileceğimiz aileleri bilinçlendirip bu konuya dikkat çekmeyi kendmize görev bildik. Faydaları hakkında zaman içerisinde konuşmaya devam edeceğiz o ayrı ancak kış geldi diye doğadan uzaklaşmak ne haddimize: orman var koskoca bununla başlayabiliriz diye düşündük, siteden duyuru yaparak hafta sonlarını kapalı alışveriş merkezlerinden açık alanlara yönlendirmek için organizasyonlar yapıyor olacağız. Şuradan tıklayıp e-posta adresinizi bırakırsanız her türlü doğa aktivitesinden haberdar olacaksınız.
Şimdi gelelim bu Menekşe Yaylasında neler oldu neler olmadı. Neler olmadı: Erin dileği gibi oynayamadı bence. Oynadı tabii koşturdu, dalından şu eciş bücüş elmalardan mis gibi kopardı yedi. Kendilerine yayla elması deniyor toplanıp eve getirilip bir güzel içine tarçın eklenip demlenip içiliyor. Ekşimik suratla bol bol c vitamini depoladı muşmulalardan. bu sene geçen seneki kadar güzel değillerdi ama böyle dediğime bakma sevgili okur marketten manavdan alınanlara taş çıkartır dalından koparıp yemek. Ben de kıpkırmızı kuşburnu doldurdum ceplerime getirdim eve bu sefer çürütmeden tüketmeyi hedefliyorum. Olmayan neydi? Yukarıda bahsettiğim şen şakrak güneş altında yayla ortasında top oynayan veletler!
Olsun ne yapalım bu son olsun gelecekte Erin annesine partner yoga parterliği yerine tek kale maç yapsın! Fiko da dallardan düşen elmaların yerine kırmızı yanaklı bebeler assın!
Hava mükemmeldi. Kaçırdığımızı düşündüğümüz pastırma sıcağı bize sanırım son demini yaşattı. Güneş indimi tepelerin ardına buz keser yaylalar ya olmadı bu sefer: polar bile giymedim yatana kadar. Tarhana çorbamız, odun ateşinde köşedeki yayla evinden bulduğumuz tavada kızaran köftelerimiz, elinde gps varken çalışmadı diye koklaya koklaya gecenin bir köründe bizi bulan Fikonun kurban etleri, irmik helvamız, yoldan topladığımız kestaneler ve yayla elmalarından yapılmış mis gibi bir çay ile uğurladık bu sonbaharı.
Vukuatsız geçer mi biz Menekşeye gideriz de! Geçen sene Erin’in tutulan boynu bu sene Alpay’ın ağrıyan başı! Evde süs diye bırakılan ilk yardım çantası ve içinde kalan ağrı kesiciler! Sabah saat 5 gibi gözlerimi bir açtım ki Alpay başını sağdan sola atıyor. Tüm gece baş ağrısından ölmüş artık midesi de bulanmaya başlayınca ve ben de uyanınca bana söyleme kararı almış. Alpay ölüyorum demeden söylemez genel olarak hele ki ilaç istediyse yandım allah!
Koşar adım çadırdan fırladım Fikoyu uyandırdım. Bir gün önce yürüyüş sırasında yaylanın üstündeki evde kalanlar ile konuşmuştuk ve bir ihtimal onlarda ağrı kesici vardır diye birlikte başladık yolu tırmanmaya. Normalde bir gün önce 1 saatte çıkmıştık Erinle ve kestirmek benim için zordu kaç dakikada çıkıp inebileceğimi.
Fiko ile konuşa konuşa gittik sanırım yol 15-20 dakikada bitti. Çok şükür ki minosetleri vardı! Tabii sabahın 05:30 sularında sıcacık uyku tulumundan adamcağızı çıkartmak, önce Fikoyu sonra yukarıdakini .. İki ağrı kesici ile uykuya daldı Alpay ve sonra ben de uyumuşum bir iki saat kadar. Neymiş: İlk yardım çantasının evde kendine bile yardımı yokmuş! Malzeme kontrol listesi olmadan kampa hazırlanılmazmış öyle kafana göre! Küçücük bir ilaç sabahın 5′inde adama yamaç tırmandırırmış!
{phocagallery view=category|categoryid=19|limitstart=0|limitcount=0}