Nisan ayının ortası artık kampların başlama zamanı demek. Geçen yıl 3 hafta amaçladığımız yaylalara kar yüzünden çıkamayınca bu sen biraz daha rahat ulaşımlı yerleri planladık. Fakat bu yıl havalar çok sıcak ve yayla yollarında sorun yokmuş. Yine de planlarımızı değiştirmedik. Samandere Köyü geçen yılın keşfi. Bu yılda gitmek istiyoruz. Çünkü köy çok güzel ve dağınık bir yerleşime sahip. Neredeyse her yerden su fışkırıyor.
İddaalı bir tarih. Artık kasım geldi ve normal yükseklikler bile soğukken 1100 m yaylada ne ile karşılaşabiliriz acaba. Tahminlerim genellikle 5-10 derece aralığında oluyor bu zamanlar için. Yine öyle tahminlerle yaylaya çıktık.
Bu sefer buluşma yerimiz yaylaya en yakın köylerden biri ve artık neredeyse yaylada buluşacak noktaya yaklaşıyoruz. Bu anlamda daha önceden belirlediğim köy meydanında buluşuyoruz. Ben zamanında gelmiş olmama rağmen herkes benden önce gelmiş. Birbirini tanıyan bir ekip olduğundan organizasyonları önceden tamamlanmış. Bana sadece yaylaya kamp alanına götürmek kaldı.
Derebalıklı yaylası bir türlü gitmeye fırsat olmayan yaylalardan biri. Yolu kolay fakat bir erken sapaktaki kırık tabelayı görmeyip girince Hira yaylası yerine Derebalıklı Yaylasında kamp atmaya karar verdik.
Pürenli gibi oldukça fazla ev var. Ama evler yayla evleri. Güzel görünüyorlar gözüme. Suyu bol. Düzlük arazisi az olunca yer bulmakta biraz sıkıntı çektik ama yinede sığıştık. Odun kesenler ortalığı çok hırpaladığından bazı yerler güzelliğini yitirmiş. Doğa kendini yenilemese vay halimize.
Kampa gidelim mi baba ile Kaçkarlar'da olağanüstü yedi gün geçirdik. Bu kampa ilişkin söylenecek çok şey var, öncelikle yaşları 4 ila 11 arası değişen çocukların doğaya uyumu ve bu görece zor coğrafyada, büyüklere nazaran dayanıklılıkları, yedi aylık fena halde hamile Meltem'ciğimin kaprissizliği ve rehberimiz Alpay’ın yetkinliği, doğadaki rahatlığı ve çocuklara olan güveni beni en çok etkileyen şeydi. Kaçkarlar'ın sihiri öncelikle su, görmeseniz bile sesini duyduğunuz, yağmur yağmasa bile ıslaklığını hissettiğiniz su. Sonra çiçek denizi, burnunuza dolan çiçek kokuları, çiçek tozları. Binbirçiçek dağları ve duman.
Yaşamınızda Doğa etkinlikleri önemli bir yer tutuyor. Mümkün olduğunca bu etkinliklere çocuğunuzla birlikte katılarak doğa sevgisini büyütmeye çalışıyorsunuz. KampaGidelimmiBaba ile daha önce bir kampa katıldıysanız zaten biliyorsunuzsunuzdur. Bu etkinliklerin olmasa olmazlarından biri de çevremizde yaptığımız uzun doğa yürüyüşleri ve gözlemleri. Bazen 8-10 km lere varan bu yürüyüşlere değişik yaş gurubundan çocuklar ile çıkmaktan çekinmiyoruz. Karşımıza ne çıkıyorsa da bunu eğlenmek için değerlendiriyoruz.
İkinci kampın katılımcılarını dört gözle bekliyoruz. Çünkü muhteşem bir kamp geçirdik ve tekrar etmek istiyoruz. Önceki kampın seramikleri pişti. Bir taraftan onların sahiplerine ulaşması için nasıl bir yöntem bulabiliriz üzerinde kafa yoruyoruz. Bir yandan bu süreyi kısaltıp neler yapabiliri ona bakacağız.
Bu kampın Bağ bozumu klasik bir bağa rastladı. Çünkü üzümlerdeki şekerlenme oranının yeterli olması durumunda bağ bozuluyor. Böyle olunca aslında hangi bağa gideyim diye seçim yapamıyorsunuz. Hangi ölçüm sınıra geldiyse o bağa gidiliyor. Bu seferki bağ adanın öteki ucunda gitmekle bitmedi yol. Fakat yolda bir sürü iş yaptık. İncir topladık.
Yeni heyecanların peşindeyiz. Yıllardır hayal ettiğimiz bir proje daha gerçekleşmek üzere. Bozcaada Çocuk kamplarının bu yıl ilklerini gerçekleştireceğiz ve onlarca kez keşif, saatlerce planlama, aksilik tespitleri, B planları vs.
Ekibimiz çok tecrübeli. Bazı konularda yerel yöneticileri aşamadığımızdan dolayı değişik çözümlere gitmek zorunda kaldık. Ama kampın özünde bu var zaten. Uyumu kovalayacağız.
Çocuklar gelmeye başladı. Bu kampların formatı farklı. Öncelikle Bağ bozacağız. Bunun hayalini uzun yıllar kurmuş biri olarak nasıl olacağını bende çok merak ediyordum.
Artık bu yılın sonuncu kampındayız. Sanki hep burada doğmuş ve büyüyor gibiyiz. Mığlı şelalesinin soğuk suları artık sabahlarımızın sıradan rutinlerinden. Yüzümüzü yıkamak yerine bedenimizi yıkıyoruz. Köpek havlamalarından kimin ne demek istediğini anlamaya başladık. Karınca yuvalarının yerlerini ezbere biliyoruz.
Nehir kenarına yüzmeye giderken duygu ve sanat galerisinden geçiyorsunuz. Çaksir bitkisinin kurumuş tohumları kollarınıza dokunuyor, derenin söğüt ağacı dallarına sarıp sarmaladığı yaprak ve dal heykelleri, geçerken kulağınıza sevgilim diyen sumak meyveleri, ihtiyar ve bilge akasma sakalları saçınızı okşuyor, uyuz otunu zerafet ile emen kelebeklerle göz kırpışıyoruz. Dereye günlük armaganimizi verip zerrelerinde yüzyıllardır biriktirdiği sırları anlatmasını dinliyorum. Daha diyor çok yol var, aynı bitkileri tanımak için dört mevsimi onunla geçirmek gerektigin gibi bir insanla ilgili yargıya varmadan önce onun dört mevsimini yasa! değişim, dönüşüm ve tepkileri, kirginliklarini, sevinçlerini, şefkatli, sevgisini, gözyaşlarını, öfkesini gör ve kabul et. Geniş yüreğin aynı benim gibi bunu yapabilir, genişle, kucakla, dinle, gozlemle. Kampagidelimmibaba yeni katılımcılarıni beklerken şimdi doğa konuşuyor biz dinliyoruz. Şükürler olsun. (26 temmuz)