Bahar ve yazı aynı anda yaşayabileceğimiz yaylaların başında gelir Menekşe Yaylası…İzmit’te hava ne olursa olsun, 1050m yükseklikteki bu yayla kendi mevsimini kendi ayarlar. Bunu yaylaya çıkış yolundaki su birikintilerinden yazın ortasında bile hissedebilirsiniz. Güneş almayan kısımlar hiç kurumaz. Bu yollara girdiğimiz anda macera başlar ve elbirliği ile tüm konvoyu güvenli bir şekilde yaylaya ulaştırmaya çalışırız. Ufak tefek sıkıntılar yaşansa da, bakir doğaya ulaşmak için çekilen her türlü zahmete değer.
Şükürler olsun ki tekrar düşüyoruz yollara, kavuşacağız dostlarımıza ve bizi oralarda sükunetle bekleyen güzelim doğaya…Pırıl pırıl bir günün sabahında yine birer ikişer buluşma noktasına ulaşıyor araçlar… Herkesin yüzünden, gözünden, hareketlerinden ne kadar heyecanlı oldukları ve içinden geçmiş olduğumuz dönemden aşırı sıkıldığı okunuyor. Henüz hala yaylaya ulaşmamış olsak da orada olmak, birlikte karşılıklı kanlı canlı sohbet edebilmek bile herkese iyi geliyor.
Kampa Gidelim mi Baba, sıradan bir ebeveyn-çocuk etkinliğinden çok daha fazlası ve bunu sağlayan tek faktör doğada olması değil. Hep bir çocuk büyütmek için gerektiği söylenen ve günümüz şehir yaşamında pek kimsenin bulma şansına erişemediği o koca köyü kuruyor insanın ayaklarının önüne ve deneyimlediğim kadarıyla her bir kampında tekrarlanıyor bu; yeni katılımcılarla, farklı ortamlarda, farklı şartlarda. Dolayısıyla tesadüf olamaz.
@judith_malika_liberman 'a uyduk Gps i kapattık, hadi bir de Atlas Dergisi yıllarından bu yana pek çok yolculuğumuza ilham veren @ozcanyuksek 'in otoyollarla ilgili yazdıkları eklendi. Ne mi oldu? Kaybolduk. Ama her kayboluş bir yol bulur kendine nihayet. Sislerin arasından ırmakların, göllerin, dağların o saatteki büyülü manzaralarınin yanından geçerken aklımdan neler geçti en çok sen bilirsin @caglapinar75 .
Kocayayla. En çok sevdiğimiz yayla. Geçen yıl karlar bize izin vermediğinden gidememiş sonrasında da kısmet olmamıştı. Bu yıl herhalde çok özlediğimizden uygun zamanı kolladık ve yaylamıza ulaştık. Mayıs ayında Düzce bölgesinde zaten hep yağışlı hava uyarıları ile kampa gidiyoruz. Fakat yerel şartlar sürekli değişik oluyor. Havanın çok enteresan dinamikleri var.
19 Mayıs bu yıl Perşembe gününe rastladı. Cuma izin alabilenler ile 2 gece konaklamalı kamp hayalimizi gerçekleştirmek yolundayız. Ama bizim gibi düşünen ciddi bir kalabalıkta varmış. Sonrasında da değiik bir şey yaptık. Hafta sonu gelebilenler de bizde hafta sonu size katılalım deyince 3 gece konaklamalı muhteşem bir kamp ortaya çıktı.
Yeniokul velileri ile daha önce Kocayaylaya gelmiştik. Fakat tabii muhteşem etkisi ve doğası sebebi ile yine gelmek istemişler. Yine yolumuz kocayayla. Hava çok güzel. Tecrübeli veli fazla olunca artık daha hızlı hazırlanabiliyoruz.
Kamp alanımız, deremiz yerinde. Fakat Offroad araçları girmiş geçen haftalarda yaylaya. Ortalığı mahvetmişler diyebilirim. Endemik bitkilerin olduğu alanlarda geri dönülmez tahribatlar yaratmışlar. Buna birde Ormancıların ağaç kesimi sırasında açtıkları yolları ekleyin. Kocayaylada zarar büyüyor bence.
Yılın ilk kocayayla kampı. Mayıs başı olduğundan güneşli bir hava olsa bile gece soğuk bekliyoruz. Öyle de oldu. Gece sular donmuştu. 4 derece ölçen olsada bazı anlarda sıfırın altına düştüğünü tahmin ediyoruz.
Kampa gidelim mi baba ile Kaçkarlar'da olağanüstü yedi gün geçirdik. Bu kampa ilişkin söylenecek çok şey var, öncelikle yaşları 4 ila 11 arası değişen çocukların doğaya uyumu ve bu görece zor coğrafyada, büyüklere nazaran dayanıklılıkları, yedi aylık fena halde hamile Meltem'ciğimin kaprissizliği ve rehberimiz Alpay’ın yetkinliği, doğadaki rahatlığı ve çocuklara olan güveni beni en çok etkileyen şeydi. Kaçkarlar'ın sihiri öncelikle su, görmeseniz bile sesini duyduğunuz, yağmur yağmasa bile ıslaklığını hissettiğiniz su. Sonra çiçek denizi, burnunuza dolan çiçek kokuları, çiçek tozları. Binbirçiçek dağları ve duman.
Bu ikinci Kaçkarlar kampında sayımız biraz daha az. Havaalanında bizi çamlıhemşine götürecek araçlarımızda buluştuk. 2 saat içinde öğlen yemeğini yediğimiz yerdeyiz.Bu sefer programı biraz değiştirdik. Verçenik yerine kale yaylasına gitmeye karar verdik 2. Gün. İlk gün yine Gobaca dağ evi. Ama bu sefer hepimiz aynı evde kalıyoruz. Önceki kampın aksine açık havada başladık. İlerleyen zamanlarda neler olur bilinmez. Ertesi gün kale yaylası gezimizi uzun bir yürüyüşle tamamladık. 2003 yılında Tatos Gölünden (sanırım) çıkıp saatlerce yürüyüşten sonra gelip sığındığımız imamın evini gösterince Uğur bir garip oldum. Taş evleri gözümüze kestirdik. Birsürü yaşayan çatı taş ev var. Çayımızı içtikten sonra Kale’ye çıktık. Dik tırmanışta çocuklar oldukça başarılı idi.