Cuma, 22 Mart 2013 12:41

Permakültür Nedir

Yazan

Çok farklı bir konu ile tekrar merhaba. Uzun süredir dikkatimi çeken bir konu hakkında en sonunda eğitimimi alabilmeyi becerebildim. Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü gerekli eğitimlerini alarak bir araya gelmiş gönüllülerin Türkiye’de Permakültür’ü yaygınlaştırmak için oluşturdukları bir oluşum. Katılım arttıkça farklı etkinlik alanları ile çeşitlenecek ve topluluk büyüyecek diye umut ediyorum.

 

Kısaca alıntısı ile Permakültür tarifini siteden alarak buraya yapıştıracağım öncelikle..

“Permakültür Nedir.

Permakültür kavramının isim babası Bill Mollison, Permakültür: Bir Tasarımcı Elkitabı adlı eserinde permakültürü şöyle tanımlar: Permakültür, doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan tarımsal olarak üretken ekosistemlerin bilinçli tasarımı ve bakımlarının sağlanmasıdır. Üzerinde yaşayan insanlar ile arazinin, gıda, enerji, barınak ve diğer maddi ve manevi ihtiyaçları sürdürülebilir bir şekilde karşılayan ahenkli bütünleşmeleridir. Sürdürülebilir tarım olmaksızın istikrarlı bir sosyal düzen mümkün değildir.

Permakültür tasarımı, kavramsal, maddi ve stratejik bileşenleri tüm canlıların yararına çalışan bir model içinde bir araya getiren bir sistemdir. Permakültür’ün arkasındaki, doğaya aykırı olmaktan ziyade onunla birlikte çalışma, uzun süreli düşüncesizce hareket etmekten ziyade uzun süreli özenli gözlem yapma, sistemlerin sadece bir ürününün peşinde koşmaktan ziyade onlara bütün işlevleriyle bakma ve sistemlerin kendi evrimlerinin gerçekleşmesine izin verme felsefesidir.

Permakültür, sürdürülebilir insan yerleşimleri kurgulayabilmemizi sağlayan bütünsel bir tasarım bilimidir. Bill Mollison permakültürün etik ilkelerini şöyle sıralamaktadır:

- Yeryüzüne Özen Gösterme; bütün yaşam sistemlerinin, canlı cansız bütün varlıkların devamı ve çoğalması için gerekli koşulları sağlama.

- İnsanlara Özen Gösterme; insanların gıda, barınak, eğitim, tatmin edici iş ve keyifli insan ilişkilerine sahip olarak sağlıklı bir şekilde varolmaları için gerekli kaynaklara ulaşmalarını sağlama.

- Nüfus ve Tüketime Sınır Getirme; kendi ihtiyaçlarımızı kontrol altına alarak yukarıdaki ilkeleri desteklemek için kaynak ayırabiliriz. Zaman, para veya enerji cinsinden olabilecek bu kaynakları birinci ve ikinci ilkelerin gerçekleştirilmesinde kullanabiliriz.”

 

Bende bu yazıyı ilk okuduğumda bu nasıl birşey şimdi zaten bizlerde bunları şu anda da yapmıyormuyuz. Ne oldu anlamadım gibi gözlerle tekrar okumuştum yazılanı Ve tekrar anlamamıştım.Smile

Anlatacağım efendim...

Sonra eğitim kurslarından birine katılmak için takibe başladım. Neyse bana uygun olan ve şehirde hafta sonları olacak 72 saatlik ağır bir programı olan eğitime karar verdim. İyi ki de katılmışım. İlk 4 ders Mustafa Bakır’ın kafasını şişirdiğimi ve aklıma gelen her soruyu sorduğumu gayet net hatırlıyorum. Sonunda “ÖRÜNTÜ” konusunun ortalarında birden sınıf aydınlandı. Bu permakültür denen mesele ne demekmiş anlaşıldı. Neyi yapmaya çalışıyor anlaşıldı.

Benim gibi doğanın asıl yaratıcı ve varolan herşey olduğuna inanan biri için bundan daha güzel bir hediye olamazdı.

Permakültür doğanın tüm bireyleri (ağaç, bitki, insan, hayvan, mantar, organizma, madde, vs) arasındaki ilişkiler zincirini, yine doğayı gözlemleyerek anlamaya çalışmak ve bu bilgilerden faydalanarak insan için çevresini arttıran sürdürülebilir yaşam biçimleri tasarlamayı ve kurmayı amaçlayan bilgiler bütününe deniyor diyebilirim.

Umarım kendimi en iyi ifade edebildiğim bu kelimeler bütünü ile aslında aklımdakini anlatabilmişimdir.

Bu aşamada aslında yaşadığımız kaynak tüketen, ihtiyaçlarını sürekli olarak dışardan ithal eden, ithal ettiği ürünler içinde emek ve hayatını ihraç eden modern toplum tasarımının sürdürülebilir olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bu modelde emeğini ihraç eden insanda monokültürel bir yaşama dönüşmüş oluyor. Bu insanın da ihtiyaçlarını karşılamak amacını taşıyan topraklarda Monokültürel üretime geçiyor. Monokültürü biraz açmak gerekebilir. İnsan mesleğinin ihtisaslaşması gibi toprağa ekilen ürünün tek ürünleşmesi, çiftliklerin tek hayvan çiftliğine dönüşmesi gibi durumlara  deniyor. Böyle olunca bu üretimin yapıldığı topraklar sürekli aynı madde üretilmesinden dolayı dengesizleşiyor. Bu verimsizlik yaratıyor. Devreye kimyasal ilaçlar giriyor ve o toprakta artık organizma çeşitliliği kaybolduğundan domates kimyasal ilaçsız üretilemiyor.

Bunun farkında olan birkaç iyi adam (birey anlamında) buna karşı mücadele veriyor ve çeşitli oluşumlarda biraraya geliyor. Aslında kampagidelimmibaba’da bizde bu mücadelenin bir ayrıntısıyız diyebilirim. Doğa bizim aslımız ve onu iyi anlamak bizim kendimizi anlamamız için şart. Onun bize önerdiği çeşitlilik ve mekanizmalar vazgeçilemez ve yerine insan aklımızla alternatifler üretemeyeceğimiz kadar mükemmel. Bu sebeple aslında anlıyor gibi yapmak, onun gibi yaratıcı olmaya çalışmak yerine bu mekanizmaları anlamaya kafa yorsak sanırım daha mutlu topluluklar ve yaşamlar kurabiliriz.

Bizde işte bu aşamada çocuklarımızla doğa sevgisi keşfetmeye çıkıyoruz her kampımızda. Bize hizmet adına verilen ve doğa ile aramıza giren şeyleri istemiyoruz. Maceramızı yaratıyor ve onun içinde yaşamanın kurallarını öğrenmeye çalışıyoruz. Onu azaltmıyor, kırmıyor, tüketmiyoruz. Ayak izimizi daha ne kadar azaltabiliriz diye daha çok anlamaya çalışıyoruz.

Sitemizde ve yaptığımız aktivitelerde bizi Doğa'ya daha fazla yaklaştıracak etkinliklere her zaman yer vermeye çalışıyoruz.

Permakültür de bundan sonra aktivitelerimiz arasında nasıl girebiliyorsa eklemeye çalışacağız. Böylelikle aynı zamanda doğayı anlamaya çalışırken kendimiz için ve çevremiz için üretebilmenin ve üretim paylaşımının yollarını bulmaya çalışacağız.

Bunun yöntemlerini şimdiden kestiremiyorum ama sitemizde şimdiden sonra permakültür etkinlik ve eklerinin artacağını söylemeliyim. Umarım hayal ettiklerimizi ve ettiklerinizi beraber yapabilecek fırsatlar yaratabiliriz.

Şimdilik bu kadar

Görüşmek üzere

Alpay Oğuş

 

 

Yorum Ekle