Kampa Gidelim mi Baba, sıradan bir ebeveyn-çocuk etkinliğinden çok daha fazlası ve bunu sağlayan tek faktör doğada olması değil. Hep bir çocuk büyütmek için gerektiği söylenen ve günümüz şehir yaşamında pek kimsenin bulma şansına erişemediği o koca köyü kuruyor insanın ayaklarının önüne ve deneyimlediğim kadarıyla her bir kampında tekrarlanıyor bu; yeni katılımcılarla, farklı ortamlarda, farklı şartlarda. Dolayısıyla tesadüf olamaz.
Tabiata verdiğimiz zararların etkilerini geçtiğimiz günlerde İstanbul'da yaşadığımız fırtına ve sel felaketi ile bir kez daha tecrübe ettik. Normalde birkaç gün durmaksızın yağacak yağmur ve dolu, sadece birkaç saatte yağdı. Bu yağışın yol şartlarını etkileyebileceğini düşünerek cuma günü akşamüstü keşif amaçlı yola çıktım. Yollarda yağışın sebep olduğu derin yarıkları gözlemlemek mümkündü. Bahçecik üzerinden yaylaya devam eden yol üzerinde yer yer su birikintileri olmakla birlikte, geçişi engelleyecek temel bir sorun yok gibiydi. Ta ki yaylaya varmaya 1km kalana dek...Ağaçların arasından keyifle seyir halinde iken bir anda anlamsız bir açıklık ile karşılaştım ve zemin, binek bir aracın zorlanacağı boyutta balçık olmuştu. Bölge yerlilerinden bir adamın, yaylaya bu kadar yakın bir yere tarla açma ?! çabasıymış meğer bu talanın nedeni. Ciddi bir ağaç kesimi yapılmış ve yağmur direk toprakla buluştuğu için zemini oldukça yumuşatmıştı.
Aracımı güç bela bu çamurdan çıkardıktan sonra, bir sonraki gün gelecek olan grubu buradan nasıl geçireceğimi düşünmeye başladım. Dozer şoföründen yolu bir miktar düzlemesini rica ettim ve yayla yoluna tekrar koyuldum. Bu mevsimde her zaman olduğu gibi kekik kokusunu içime çekerek, bir kez daha burada olduğum için çok şanslı olduğumu hissettim.
Her zamanki yerimize kamp alanını planladıktan sonra, gündelik işlere koyulup sabah erken uyanmak üzere çadıra geçtim. Güneşin doğmasına yakın hafif bir serinlikte uyanarak hemen toplanma bölgemize doğru hareket ettim. Birkaç aile toplanma bölgesine ulaşmıştı bile..Çocuklar sabah mahmurluğunu üzerlerinden atmaya çalışıyor, bu sırada da gittikçe kalabalık bir grup haline geliyorduk. Nihayet saat 10:00 civarı ekip tamamlanarak 15 araçlık bir konvoy olarak yola koyulduk. Kalabalık grupta hızımızı en yavaş ve arazi şartlarına en uygun olmayan araca göre ayarlarız ve yine öyle yaptık. Yaklaşık 45 dk sonra balçıklı bölgeye geldik, nisbeten düne göre daha iyi durumda idi. Ancak yine de tedbiri elden bırakmayarak araçların tek tek ve kontrollü şekilde bu bölgeyi geçmelerini sağladık.
Önümüzde eğlenmemiz ve keşfetmemiz için bir sürü yeni şey bizleri bekliyordu. Aileler çadırlarını kurarken, çocuklar birbirleriyle iletişimlerini hızla artırıyor, arkadaşlıklar ve oyunlar kuruluyordu. Doğanın insanlar üzerindeki pozitif etkisi ve şehir kalabalığından uzaklaşmanın verdiği rahatlama ile herkesin keyfi yerinde gözüküyordu.
Kamp yaptığımız bölge, yayla evlerinin bulunduğu yere yaklaşık 2km uzaklıkta. Hem yayla evlerini hem de bölgedeki diğer güzellikleri görmek adına yürüyüş hazırlıkları başlıyor. Kimi çocuklar uçurtmalarını açmış, gökyüzüne salmışlar bile..
Yürüyüş için katılım yüksek ve herkes istekli bir şekilde yola koyuluyoruz. Düzler bölgesi, papazın çayırı, menevşe yaylası rotasını izleyerek kamp alanına dönüyoruz..İlk defa deneyenler ile birlikte 6km'lik inişli çıkışlı bir parkuru sorunsuz tamamlıyoruz ;)
Ateş ve akşam yemeği hazırlıkları başlıyor, bu sırada dinlenmek isteyenler biraz uzanarak akşamüstü serinliğinde kestiriyorlar. geride kalanlar ile odun için ormana dalıyoruz. Orman İşletme Müdürlüğü seyreltme çalışması yapmış ve yerde birçok kuru kütük buluyoruz ve saat 20:00 civarında tüm katılımcıları çevresinde toplayacak kamp ateşimiz kendini gösteriyor. Gece boyunca sohbet ve miniklerin şaşkın soruları ile geçiyor. Tabi ki gece yürüyüşü olmazsa olmazlardan...Bir başka keyfi var, lambalar kafada 1-2km kadar yürüyoruz, çoğu zaman lambalarımız kapalı...Ay yarım olmasına rağmen çok güzel aydınlatıyor geceyi ve gözlerimizi karanlığa alıştırmaya çalışıyoruz.
Günün yorgunluğu yürüyüş sonrası kendini daha çok hissettiriyor ve birer ikişer çadırlara çekiliyor insanlar. Çiğ var ancak hava hala iki haneli derecelerde...
Güzel bir uykunun ardından her zamanki gibi ilk uyanan çocuklar oluyor. Bazı ailelerin erken ayrılması gerektiğinden onları uğurluyoruz öncelikle. Sonra biz de kahvaltı ve ufak bir toparlanmanın ardınan, bu sefer ters yönden yayla yolunu yürümek üzere yola çıkıyoruz. Ekip biraz daha küçük ancak oldukça azimli. İlk yokuş bir solukta çıkılıyor. Bu taraftaki yürüyüş rotasının bir şansı da, yolda karşılaştığımız meyve ağaçları...Kimi ekşi kim tatlı erikler, fındık ağaçları, dağ çilekleri vs. Gönlümüzce topluyoruz ve yiyoruz. Kamp alanına döndüğümüzde yorgunluğumuz yok denecek kadar az. Tekrar görüşmek dilekleri ile birer birer kamptan ayrılıyoruz.
Doğa tüm sihrini yine yapmış ve bizi büyülemeyi başarmış olarak dönüyoruz evlerimize ve tabi ki bir daha ne zaman buluşacağımızın hesaplarını yaparak...
Sevgiler,
Volkan Üstün
Koca Yayla da gece kamp ateşinde başlayan sohpet ,bize kendi kampımızı yapma cesareti verdi.
Hazırlandık,ilk defa kamp yapacak arkadaşlarımız vardı.En önemli şey ,çadır ,mat ve ayakkabı dedik, Çantalarımızı hazırladık,
Temmuz 2. Kamp biraz daha kalabalıktı. Katılımcıların uyumlanma süreçleri ve karakterleri farklı olduğundan her kampın süreci de farklı olur. İlgi alanları ya da dikkat süreleri yaptığımız aktivitelerin süresini veya sırasını belirler. Bu sürekli olarak değişebilen, gözlemlere dayanan bir esneklikle yürütülür. Bu sebepledir ki kafamızdaki hiçbir program zorunlu olarak akmaz.
Akyazı ilçesinin 25 km güneyinde olan acelle yaylasına kampa gitmek uzun süredir aklımdaydı. Yerleşimin fazla olması ve yaylacılar sebebiyle farklı yaşam seçimlerine ziyaretçi olabilirdik. Yaylanın tam ortasından geçen dere bir toprak yığını ile engellenmiş ve yaylanın tam ortasında büyük bir gölet oluşmuş. Tabii baraj sonrası derenin bir yatağı bayağı kurumuş. Ama su işte bu hafif hafif sızıyor ve umarım aşağı tarafta kalan canlı yaşamını olumsuz etkilemez.
Muşmula diye planladık, hurmaya döndü. menekşe diye planladık, aytepe oldu. Evet bu haftasonu bir çok kez plan değişti. Ama çok yürüdük çoook. Evet buluşma yerinde hızlıca toparlandıktan sonra ekmeklerimizi alıp hızlıca Menekşe yoluna girdik. 20 Dk ilerledikten sonra yol bazı arabalar için çamurlu ve kaygan bir hal aldı Bizde 3 arabada toparlandık. Bunlardan 2 si arazi aracı olduğundan diğer ticari aracıda çekme halatı ile çekerek ilerliyor ve yolun sonuna gidecek gibi görünüyor olsakta, çocuklarla araçlardan birinin arızalanması ihtimalini göz önünde bulundurarak hızlıca plan değiştirdik. Yeni planımız Aytepe'de veysel dayıya gitmekti. Muşmulalardan feragat edecektik.
3,5 yaşındaki oğlumuz Ardıç'la defalarca kamp yapmıştık. Ama bu kampların çoğunda yalnız oluyorduk ve hem oğlumuz hem biz doğanın tadını birlikte çıkarabileceğimiz arkadaşlara ihtiyaç duyuyorduk.
Sevgili arkadaşım İpek bize "Kampa Gidelim mi Baba"dan söz edince nasıl sevindiğimizi anlatamam. Artık dört kişilik bir aileydik ve başka çocuklu ailelerle kamp yapak fikri bizim için çok heyecan vericiydi.
İnönü yaylası kampı , Eksi 5 derece soğuk, 2.5 aylık en küçük katılımcısı ile tam bir “ilk”ler faaliyeti oldu Kampagidelimmibaba için. Yine çok güzel insanlarla beraber bir hafta sonumuzu kazandık. Geçen yıl kardan dolayı çıkamadığımız için inönü yaylasına ulaşamamıştık. Bu sefer kar yoktu. Ama havanın soğuk olacağını biliyorduk. Aramızda ilk denemesi olanlar da vardı.
Yaylaya vardığımızda sis sebebi ile görüş 1000m kadardı. Ama kısa sürede güneş çıktı ve kampımızı güneşli havada kurduk. Yine ilk önce yürüyüş yaparak çevreyi keşfettik. 12 büyük 8 çocuk ile 2 saat süresince her yere girip çıkarak sırrımız olan yerleri aradık çocuklarla.