Temmuz ayında 2 kamp yaptık. Katılımcılar için 1 hafta bizim için 2 hafta olarak geçti. Bazı şeyler karışırsa şimdiden kusuruma bakmayın.
Bu kamp güncesinde yaptıklarımızı ayrıntılı olarak yazmak çok kolay değil. Neler yapmadık ki, önümüze çıkan her fırsatı değerlendirdik ama fotoğraflar olanları daha iyi anlatacaktır. Geçen yıldan tecrübeli katılımcı sayısı bu kampta fazlaydı. Herkes hazırlıklı gelmişti. Hatta Berk malzeme çantasını bile getirmişti. Mühendisi fazla bir kamp olunca haliyle fantastik projeleri yapmaya çalıştık ama hava ve o hamaklar bizi bizden aldı.
Çocuklarda da tecrübe kendini belli ediyordu. Geçen seneden her yeri ezbere bilen, yapılacakları merakla bekleyen çocukların uyumu ve istekleri çok yüksekti. Bu tabii ki tüm kampı çok lezzetli hale getirdi. Elif sapları kurumadan yapılması gereken lavanta asalarını bizlere öğretti.
Gözlemlenebilir özellikli böcek gözlem istasyonumuz uzun planlama sonucunda yerini aldı. Sonraki kamplarda rapor vereceğiz bakalım neler oluyor diye ama Temmuz kampları bitmeden önce karıncalar keşifteydi .
Yemeklerde katılımcılarında mutfağa girmesi ile değişik lezzetler bir araya geldi.
Bu güncelerde olanlar kadar aslında amaçladığımız konulara da biraz değinmek gereklidir çünkü kamplarda neler olduğunu merak eden ve katılım kararı vermek üzere olan kişiler içinde klavuz niteliğinde yazılar bunlar.
Dedetepe Ekolojik Çiftlik kampı öncelikle çocukların yattıkları evleri dışında güvenli biçimde istediklerini yapabilmeleri için uygun bir yer. Bu kampların ana felsefesi çocukların deneyimlemelerine izin vermek. Anne ve babaların bu deneyimler sırasında sadece büyük yaralanmaları engelleyecek yardımcı konumuna çekilmelerini ve daha az komutla daha çok deneyim imkanı tanıyacak ortamlar yaratması üzerine kuruludur. Yardımlaşma, paylaşma, özveri bu kampların olmazsa olmazlarından çünkü bizler de dahil çocuklarımız şehirlerde bilerek ya da bilmeyerek bir yarış içindeler. Bu yarışı bir an olsun durdurmak, belki de daha ileri gidip şehirde de yarışmadan yaşamanın yollarını aramak .
Yemeğin istediğimiz zaman bulunacak değersiz birşey olmadığı, yediğimiz ve içtiğimiz şeylerin önemli oldukları ve bizi oluşturan olduklarının farkına varmak:Ne yersen O’sun!!
Kampın gönüllülerinden İlker'in yardımları ve bilgilerini paylaşmaktaki isteği, Atilla’nın Em (Etkin Microorganizma) konusundaki çalıştayı çok keyifli anlar yarattı. Hepimiz kapıldık gittik ve 1 hafta yine çok kısa geldi.
Tüm katılımcılara teşekkürler burdan. Çünkü onlar bu kadar istekli olmasalardı, bu kadar keyifli bir hafta geçiremezdik. Yine son gün yaptığımız nohut köfteleri ( falafel)ve vejeteryan kokoreç ve yanındaki babalar konseyi muhabbeti ise unutulmazlar arasında olacaktır.
Alpay Oğuş
{phocagallery view=category|categoryid=33|limitstart=0|limitcount=0}