Her sabah ringa ringa müziğiyle güne uyanıp dans etmeyi sevdim, kalkamadığımız sabahlarda da, birilerinin orda güne dansla başladığını bilmeyi sevdim :)
Lezzetli ve çesitli sebze yemeklerini, üstündeki zeytinyağı ışıltısını sevdim..
Ateşbaşı muhabbetlerini sevdim, kimileri için yeni, kimileri için bildik olan konuları konuşmayı, ve hep yeni birşeyler öğrenmeyi sevdim..
Ben sicak deniz çocuğuyum, çocukların mıhlı çayının buz gibi sularında rahatça dakikalar geçirmelerini sevdim, bir de çıkınca titreyen dudakları, ve annelerine sımsıkı sarılmalarını.. :)
Herkesin kendi bulaşığını yıkamasını, hem de çoğu evdeki gibi değil, sadece beyaz sabun, kullanılmış limonların kabukları ve sıcak suyla yıkamasını sevdim..
Bir cocuk ağladığında en az 3 anne babanin koşmasını sevdim..
Ekşi mayalı tam buğday unlu ev ekmeğini, kurtlu elmaları, pekmezli tatlıları, güzel yogurtları, körpe bamyayı, taze fasulyeyi, bal gibi nohutu, az tuzu, şekerin olmamasını sevdim..
Akşamları ateş başında, insanlarin yüzlerindeki kızıllıkla gündüzden daha farklı, daha genç olmalarını, anne baba kimliklerinden sıyrılmalarını sevdim..
Serin Peke’de, herkesin boyalara bulanmasını, sadece kağıtların değil, vucutların da tuval olmasını sevdim..
Bir sepet meyvayı çocukların arasına götürdüğümüzde, başına üşüşüp doyana kadar yemelerini sevdim..
Çiftlikteki bolluğu bereketi sevdim, dibi görünmeyen meyve sepetini, önce arsız minik gözlerin sonra da midelerin doymasını, tabakta çocuğunun yemediği yumurtayı diğerlerine paylaştırıp çoğaltan anneyi sevdim..
Farklı yerlerden farklı tecrübelerle gelen insanların bir haftada tanışıp birbirlerini ve birbirlerinin cocuklarını sevmesini sevdim..
Kamp bitip de eve dönerken hepimizin yara, çizik, böcek, sivrisinek ısırığıyla dolu bacaklarını sevdim..
Her aksam masal saatini çocuklar gibi beklemeyi sevdim.. Bir de masal bittikten sonra hepsinin koşup patlamış mısırları avuçlayıp ağızlarına nefes almadan doldurmalarını..
Pek çok minik elin değdiği taze makarnanın doyumsuz tadını sevdim..
Dostluğu sevdim, en sadesinden..
Her yerde su, elimde kirli tshirtleri iki çitileyip asmayı, ve 20 dakikada kurumasını sevdim..
Kızımın kirli, boyanmiş, sokak çocuğu ayaklarını sevdim..
Her çocuğun çişi geldiğinde, bu ağaç susamiş deyip istediği yere çiş yapabilmesini sevdim..
Babalarin hemen hepsi gobekliydi, bunu da eşim sevdi :)
Çocuklarin kendi boylarında masalarda döke saça, ayrı yemek yemelerini sevdim..
Kampta her daim sıcak suyu olan aile boyu hamamı sevdim.. Bol sayıda duş, zeytinyağlı sabun..
Kilden önce küçük figürler yapmayi, sonra koca kil teknesini sulayıp çocuklu büyüklü kil savaşına girmeyi, sonra da dere suyunda yıkanmayı, o da çıkarmayınca yapılan hamam sefasını sevdim..
Annelerin ikinci günden sonra çocukta temizlik, hijyen, çıplaklık gibi başlıkları evde bırakmalarını sevdim..
Verin bir aslanı savaşayım, ama ben örümcek ve böceklerden korkarım.. Kızımın yanında cesur olmayı sevdim..
Kızımızla yaşadığımız sorunların aslında ortak sorunlar olduğunu görmeyi sevdim; kahramanlığa tamam, ama mükemmel degiliz..
Yaptığımız yürüyüşlerin sonundaki buz gibi suları sevdim..
Anne babaları çocuklarıyla tanımayı, sonradan isimlerini öğrenmeyi sevdim..
Adatepe'den dönerken bir minibüs çocuğun çişimiz geldi demesini, ve inip, yan yana dizilip aynı ağacı sulamalarını sevdim :)
Pek duygusal değilimdir, ama Adatape Tas Mektep bahçesindeki ağaca çıkan ilk bir kaç çocuğa verilen kalbi desteği, onların tırmanma sonundaki Alpay'ın güvenli elini kavramalarını ve arkamı dönüp akıttığım iki damla gözyaşımı sevdim.. Birey olmak ne kadar uzun ve zor bi yol arkadaş..
Bir gün yine bir yürüyüşten dönerken kan ter içinde miniklerden biri sordu:
-Baba biz niye kampa geldik, her gün bir yerlere yürüyüp duruyoruz böyle..'
Baba cevap verdi.
-Kizim bu kamp aslında küçükler için değil, büyüklerin eğitimi için.Gözlerini çocuğunun üstünden ayırmayıp her hareketine müdahale eden biz büyükleri terbiye etmek için çeşitli aktiviteler yapıyoruz .
Bu konusmayı sevdim..
Neyi mi sevmedim?
Bırakıp da gelmeyi..
Özge Azar 2014