Artık bahar sabahları tatlı bir serinlik ile uyanmaya başladık. Güneş yüzünü gösterdiği gibi hemen ısıtmaya başlıyor. Doğada yeşilin binbir tonu ve muhteşem coşkusu hemen bizi içine alıp sarmalıyor, içimize işleyip ruhumuzu dinlendiriyor.
Bu haftasonu kamp ekibiz kalabalık. Katılımcı ailelerimizin yanında Enka Lisesi öğrencileri ve öğretmenleri kampa katılıyorlar. Kamplarımızda her yaşa uygun işler etkinlikler ve atölyeler tasarlıyoruz. Çiftlik işlerinde ise herkese uygun bir iş her zaman bulunur:)
Ekip olarak hazırlıklarımız tamam. Mis gibi çayımızı yudumlarken katılımcılarımızı karşılıyoruz birer birer. Çocuklar heyecanlı ve meraklı. Hemen alanı keşfetmek üzere dolaşmaya başlıyorlar. Ağlar ve hava kaykayını keşfetmek pek de uzun sürmüyor.
Ailelere çocuğum nerede diye sorduran tamamen çocukların tasarladığı ve çivilerini çaktığı bir çocuk oyun alanımız var. Bu alanda her şey biraz garip. Tabii biz yetişkinlere göre garip. Merdiveni yamuk, trabzanları iple bağlı, ip istasyona geçiş yükseltilmiş, ağaça hızlı çarpabilmek için özel ayarlanmış eğimde bir hava kaykayı, alt katın yarı zemin tahtası döşenmemiş…
Düşünün çocuklar bizim kurduğumuz yaşam alanlarından o kadar sıkılmışlar ki bizi hayrete düşürecek taleplerle şekillendi bu macera alanı. Bizim de bir şartımız vardı yalnız. Tüm çocuklara bu detayları öğreteceklerdi. Öyle de yapıyorlar.
Kahvaltının ardından çocuklar Esin ve Gökhan ile orman yürüyüşüne giderken, biz de yetişkinler ile kısa bir oryantasyonun ardından koyuluyoruz işlere. Gençlerin programını Esin yürütüyor. Ortaklıklar olsa da ayrı akıyor bu iki günde programlar.
Yaz bahçesi hazırlıklarına devam ediyoruz. Yaklaşık 16 adet yükseltilmiş yatak yapmayı planlıyoruz bahçemize. Bu haftasonu da ana işimiz bahçe hazırlığı. Yükseltilmiş yatak permakültür uygulamalarında gıda yetiştirmek üzere kullanılan bir yatak biçimidir. Yükseltmekteki amaç ise üzerine basılmaması, toprağın yumuşak kalması ve köklerin derinlere gidebilmesi.
Ve yemek hazır! diye seslenir mutfak ekibi. Kampın kalbidir mutfak, candır:) Yemek zamanı günün akışı içindeki yavaşlama anlarından biri. Hem dinlenme hem de bir çok konuda sohbet ve bilgi alışverişi için iyi bir fırsattır hepimiz için. İçtiğimiz su, yediğimiz gıda, çeşit çeşit fermantasyon işleri, bahçe işleri, eğitim sistemi vs. daha neler neler konuşuruz bu sohbetlerde. Çocuklar için de çok değerlidir yemek sofraları. Permakamp'da çocukların masası yetişkinlerden ayrıdır. Bunun birçok sebebi var. Çocuk diğer çocuklar ile sohbet eder, gözler, aynı zamanda örnekler ve model alır. Ardından akran öğrenmesi dediğimiz şey gerçekleşir. Çocuk kendine yetebildiğini görür.
Öğleden sonra işler güçler devam. Çocuklar ile tohum atölyesi ve tavuk bakımı yaparken yetişkinler yatak hazırlıklarına devam ediyor. Mola zamanını unutmuyoruz: ağlarda, mis gibi bir bardak çayda, tatlı sohbetlerde…
Kampçılık eğitimi ve çadırların kurulumu tamamlanırken ateş ekibi akşam için odun hasadına koyuluyor. Bu işi hava aydınlıkken yapmak gerekli. Karanlıkta bir hayli güç oluyor.
Akşam yemeğinin ardından kamp ateşi yakılıyor. Ateş başı kalabalık. Büyük bir çember oluyoruz ateşin başında. Hava bulutsuz. Pırıl pırıl yıldızların altında meğer ne kadar çok anlatacak hikayeleri, soracak bilmeceleri varmış çocukların. Masallar ise olmazsa olmazımız.
Ertesi sabah çocuklar erkenden etrafta dolaşmaya başlıyorlar sakin ve alışmış bir şekilde.
Kalabalık çocuk masaları kuruluyor. Kahvaltılar ediliyor hep birlikte. Atıklar ayrıştırılıyor tabaklardan, bulaşıklar yıkanıyor köpük köpük.
Solucan kompostu ve fide şaşırtma sabah atölyemizin konusu. Büyük küçük herkesin ilgisini çekiyor bu konu. Solucanlar gübre mi üretiyormuş? Fideler nasıl şaşırıyor ki?
Bol çalışma, sohbet ve atölye ile geçen iki günün sonunda bir başka kampta görüşmek dileğiyle tamamlıyoruz kampımızı.
Seteney Koz