“Hoşgeldiniz Nasılsınız ? Buraya çocuklarınızla geldiğinize göre iyisiniz zaten” dedi yayladaki dede...
En güzel zamanıdır yaylalardaki kampların sonbahar. Yağmuru renkleri kokusu çamuru kışa yaklaşırken ruhu son bir dem tazeler. Ekim ayının sonuna doğru havalar güzel giderken yine bir haftasonu Taraklı Karagöl yaylasına döndü rotamız. Güneşli bir sabah buluşma yerine vardık. Köyün camisinin karşısındaki otobüs durağında armut, elma, ayva toplarken birbirimizi bulduk ve yola koyulduk.
Hava durumu Cumartesi için yağmur veriyordu lakin bu yağmurun uzun süreli sağanak seçeneğini belirtmeyi atlamıştı site. Yaylaya vardığımızda yağmurdan hemen önce kampı kurduk, karınları doyurup atıştırmalıkları ve yağmurlukları çantaya atıp ormanın içine doğru yürüyüşe başladık. Yürüyüşle beraber yağmur da bize eşlik etmeye başladı. Ormanın içine girince ağaçlar şemsiye görevi gördüğünden şiddetini ancak açık alana çıktığımızda fark ettik. Güçlü bir sağanak başlamıştı.
Orman içinde toprağı koklayarak ve hatta tadına bakarak yürürken birden yayla evlerinden birinin önünde 8 metrekare bir alana sığışıp yağmurun dinmesini beklemeye başladık ama dinmek yerine usulca şiddetlenmeye başladı. Evlerden birinde daha önceden Alpay’ın yaşadığını bildiği bir dedenin hala orada olduğundan emin olduğumuz sırada kendisi bunca kalabalığı çoluk çocuk içeri davet etti.
“Hoşgeldiniz Nasılsınız ? Buraya çocuklarınızla geldiğinize göre iyisiniz zaten” dedi. 87 yaşında ve 91 yaşındaki eşiyle birlikte bir göz odada kalıyorlar. Bir yastıkta kocamak gördük o gün; gerçeten tek bir yastık, bir yatak, yanında küçük mutfak masası ve diğer yanda soba. Yol boyu içimden ve dışımdan “ bir soba olaydı şimdi yanına sığınaydık” diye söylendim aslında zaten dede o vakit diyordu ki “ herşey var, bol bol var, isteriz biz olur” İstedim de mi oldu yoksa olana şükran mı doldum bilemedim.
Çok konuşuyordu dede, ninenin kulakları da ağır işitiyordu zaten, böylece bulmuşlardı denge belki de. Çok konuşuyordu ama konuştuğu her cümle yaşam dersi gibi içimize işliyordu.
“20 milyonluk ekmek aldım eşim çok sever hava da kötü olunca bol bol aldım bol bol var, yoğurt da var bol bol yiyin zaten yeni çaldık yogurdu yarına yine olur bol bol var” diye ekledi. Ekmekler kesildi, sobanın üzerine yerleşti, tabaklara yoğurtlar konuldu. Kimimiz ekmeği doğradık içine tuzu da serptik, kimimiz üzerine yağ sürer gibi sürdük. Bir ara Can (9 yaş) yanımda tabağın dibini sıyırırken “ hayatımda yediğim en güzel yoğurt” diye kendi kendine konuşuyordu. Kıyafetler kuruyordu bu sırada . Camdaki yağmur damlaları hareketi kesince dindiğini fark ettik artık. Süpürgeyi takıp ortalığı temizleyip teşekkürlerimizi sunup geri dönüşe geçtik.
Dalında kurumuş erikleri, taze erikleri tada tada kamp yerine vardık. Rüzgar çok güçlüydü, akşam yemekleri hazırlanırken ateşi de yaktık. Çocuklar buldukları odunları ateşe getirdiler, baltayla odunlarını kestiler. Kimi için ilk kamptı kimi tecrübeli. Biraz ateş başı sonrası herkes çadırlarına çekildi. Soğuk bir sabaha uyanırken bulutlar dağılmış yağmur dinmiş gökyüzü ve güneş tüm renkleriyle bizi aydınlatmaya başladığında ateşi canlandırıp ortak kahvaltı masalarına kurulduk.
Hepimiz aynı şeyi konuşuyorduk:
Bol bol var diyerek buraya çocuklarımızla geldiysek iyiyiz çok şükür diye tekrar edip duruyorduk.
Ayça Oğuş
14.10.2017
1977 İstanbul doğumlu. 1995 İtalyan lisesi, 1999 Kocaeli Üniversitesi Ekonomi mezunu.Önce gezi ve doğa fotoğrafçılığı yaptı. 2007 yılında anne oldu, fotoğrafçılık teması çocuklara yöneldi.2009 yılından beri doğum fotoğrafları , 2010 yılından beri yeni doğan bebek fotoğrafları çekmektedir.2010 -2014 yılları arasında Muammer Yanmaz Fotoğraf Atölyesinde Doğum Fotoğrafçılığı Atölyesi
2015 FUJIFILM EĞİTİM MERKEZİ Doğum Fotoğrafçılığı Atölyesi vermiştir halen özel dersler veremeye devam etmektedir.
Deneyimlerini ve yaşam tarzını anlattığı 2006 yılından beri yazdığı Pi-NiK Kuş adlı blogun yazarıdır.
Ailesi ile birlikte ” Kampa Gidelim mi Baba” diyerek, diğer ailelere doğa içerisinde yaşayabilecekleri kamplara götürmek konusunda rehberlik yapmaktadır.
Kendi içsel yolculuğunda 2001 yılından öğrenci olarak başladığı yogada 2016 da Deniz Bağan ve Çelen Arıman’dan temel yoga hocalık eğitimini, 2017’de Gizem Onay Collet’ten Hamile yogası hocalık eğitimini tamamlamış halen Çelen Arıman’dan Yin Yoga hocalık eğitimi almaya devam etmekte, Hamile yogası ve başlangıç seviyesi yoga dersleri vermektedir.
Mandala Meditasyonunu bir şifa çalışması olarak kullanarak, yetişkin ve çocuklarla Mandala Atölyelerine liderlik ederek katılımcıların kendi yolculuklarını yaratmalarına yardımcı olmaktadır.Sergiler:2005 Aralık Yalçın Savuran ve proje grubu ile bir gölge konulu karma sergi
2010 Aslı Tür ve ÖzlemTuran ile “Her Damlası Altın:Anne sütü” Sergisi
2012 Bige Yalın ve Özlem Turan ile “Anneliğe Doğmak” Sergisi”
2013 40 Haramiler “İnsan Hikayeleri” Karma Fotoğraf Sergisi
2013 10. Renk : Paris Projesi Sergisi
2015 : Yüzkumbarası Projesi