Tatilin ilk iki ayağı Gelibolu ve Assos'u geride bırakarak Kaz dağlarının eteklerine çevirdik direksiyonu. Aslında Ege bölgesine gitmek yerine Karadeniz'in yaylarına mı gitsek pek de burnumda tütüyor diye düşünüp dururken, belli bir rota çizemezken, neyse ya çok yorgunum dinlenmeli bir şeyler olsun yaylalar arası taban tepmeyelim henüz Erin de küçük, bir Gelibolu'ya gidelim bakarız sonrasına derken, mail listerinden gelen mailleri hiç okumadan silerken neden bilmem Montessori listesine düşen Dedetepe Çocuk kampı mailini ayırmışım bir kenara.
Böyle toplu, kalabalık, genele yayılmış duyurular ile gelen etkinliklere katılmaktan haz etmediğimiz için öylesine "Alpay ya tam bizim tatilin ortasına denk gelen şu kampa gidelim mi ? " diye havada kalacak bir soru sorduğumda " e tamam hadi yap rezervasyon bakalım" demesine şaşmış kalmıştım.
Assos'ta işimizin bittiğini o sabah uyandığımda hissettim.. yola çıkmalıydık ama gideceğim yerle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Bilmedim mi içimi huzursuzluk kaplar benim ama nedense büyük bir huzurla çiftliğin kapısından giriş yaptık. Zeytin ağaçları içinde, yaşamın sessiz aktığını hissettiren ve yaşam hep böyle sessiz aksa diye düşündüren küçük bir cennettin kapısından girmiş gibiydik. O akşam tanıştık herkesle ve çadırımıza girip uyuduk ateş başından gelen müziğin ritmiyle .. Bize verilen program dahilinde sabah çocuk yogası yapmak üzere uyandık :) Bir program vardı elbette ancak 6 gün boyunca katılan herkesin enerjisiyle o yapılmış program bambaşka bir şekle büründü. Çiftliğin yanından akan nehirde yüzmek, yaratıcı drama etkinliğinin harika bir oyuna dönüşmesi, günün her hangi bir saatinde bir zeytin ağacının altından gelen müziğe kendini kaptırmak bazen hafifçe bedeni de buna katmak, ateş başında eline "davulunu" kapanın ritminin kalplerde atması, serin bir uykuyu gökyüzündeki milyonlarca yıldız altında yapmak ve o serinliği hamamdaki sıcak sularda eritmek, takım yıldızlarını gecenin karanlığında bir yumruk mesafesinde bulmaya çalışmak ve öğrenmek, yeni insanlarla tanışmak yeni insanları tanımak, bir minderin üzerine uzanıp zeytin ağaçlarının yapraklarının melodisini dinlemek, dinlerken elindeki kitabı okuyamamak sonra hepsinden vazgeçip bir zımpara ile tahta zımparalamak, ortadaki boyalar ile kalbinden geçenleri o tahtaya sürmek, resmetmek huzuru mavi, sarı, kırmızı, yeşil.. ne renk varsa içine katmak, sabun yapmayı öğrenmek evde yapamayacağını bile bile :) kazanı karıştırmak, o sabunun döküleceği kalıbı yaparken koca kişisini seyretmek, kalıp içinden kış boyu bizi temizleyecek olan sabunları bir kek kesercesine nazik ve yumuşak kesmek, çuhalara sarmalamak yün parçalarıyla süslemek dostlara anı diye getirmek üzere, çocukları seyretmek, çocuğumla ilgili kendimdeki blokajları çözmek, büyümek seyrederek, seyretmeyi öğrenmek, dokunmadan çocuğunu doğasına bırakabilmeyi, bırakmayı, akışıyla yaşamayı deneyimlemek..
Kendime çok şey katarak son gününe geldiğimiz çiftlik macerasını, herkes gittiğinde orayı yaşamak için bir gün daha uzatarak oradan ayrılmanın hüznünü yaşamak..
"Hüzün" kelimesi ne kadar da anlamlıymış.. el sallarken arabanın arkasından orada kalanlar... sarıldığımda avuçlarımda kalan sırtlarının izleri.. geçen sene adadan ayrılırken bir hüzün vardı yaşadığım, sevdiğin dostlardan ayrılırken kalbine giren bir his.. bir sene sonra yine aynısını yaşadığımı hissettim.
Çiftliğe gelince.. detayları bu linkte var. Ekolojik Tatuta çiftliği, zeytinyağı üretiyorlar ve gönlünüz rahat bir şekilde buradan yağınızı alabilirsiniz! Çiftlikte elektrik yok, buzdolabı yok. Her an taze yemek yemek buna deniyor! Ağaç evler öyle iki tahta arasına sıkıştırılmış içine yatak atılmış evlerden değil, düşünülmüş, bildiğin ağaçtan ev, içlerindeki ranzalar muhteşem :) Biz çadırımızda hatta son 3 gün yıldızların altında uyku tulumlarımızda uyuduğumuz için deneyimleyemedik ama bir kere daha gidersem bir akşam o ranzalarda uyumak istiyorum kesinlikle, et yiyorsanız ve illa ki yiyeceğim diyorsanız kamp dışına alalım sizi ve sigara içiyorsanız sadece tek bir alanda içebilirsiniz zira çiftlik içerisinde sigara içilmiyor!! Kuralı ihlal etmeye çalışan zihniyetler varmış elbette! ama biz pek memnuduk bu durumdan ;)
Yolunuz Küçükkuyuya düşerse,
Yok düşmez ama düşürmek isteriz derseniz
Kalbimizde, ruhumuzda, fikrimizde yeni açılımlar ile, aşk ile, huzur ile dolarak çıktık o kapıdan.. yine hayallerr hayallerrr..
Bozcaada yoluna doğru inerken susarak içimize sindirmeye çalıştığımız
belki bu sefer daha yakın durduğumuz..
...fotoğraflara keyifle bakmanız dileğimle zira benim içim hep pır pır bakarken ...
{phocagallery view=category|categoryid=13|limitstart=0|limitcount=0}