Temmuzun en sıcak günü saat 12 güneş tepede ve biz Heybeli dik yokuşlarında bir teyze bir anne ve bir Erin şeklinde elimizde fotoğraf makineleri sırtımızda kamp yükleri nereye kamp atacağımızı bilmeden pardon sadece adını bilerek ilerliyoruz!.
Erin uyudu biz dinlendik bir çamlıkta sonra indik sahile. Bu arada Kaan ve Hülya bisikletle geldiler. Allahtan geldilersahili bulduk ama kamp atılacak yer yok var da oraya bir küçük patika ile gidiliyor. Puset olmasa sorun değil ama pusetsiz de olmazdı işte iyi ki geldiler bu yüzden. Bizim sahile inmemizi sağladıktan sonra onlar bir ada turu yaptı biz başladık beklemeye babamızı ve ekibi. Duş yok, tuvalet yok sıcaktan bunalmışız deniz leş gibi insan kalabalığı!! neyse ki çok uzamadan saatler geldi ekip. Alpay’ın ağzı kulaklarında çekmiş 50km kadar kürekTaa Paşabahçeden Caddebostan’a sonrada Heybeli adaya!! vay vay! bir de ben deneyim dedim: popo anca sığıyor. Yok mu bunun büyüğü!!! devrilse çıkamayacağım sanki içinden zaten deniz-fobik bir insanım ben. Yok bana gelmez.
Ama Erin’in çok hoşuna gitti. Zaten tüm gün boyunca gördüğü herkese “çadır kurucaz biz” diye sayıkladığından hızlıca kampımızı kurduk. Çığlıklar, kahkahalar bizimkinden: pek mutlu. Biz de haliyle Akşam yemeği: peynirli kuskus ve sonra irmik helvası. Hiç üşenmem kampa taşırım abi irmiğimi ama pi-nik kuşum dayanamadı, o kadar heyecan yapıp ısrar etse de uyumamak için dayanamadı uyudu yiyemedi irmiğini. Sabah fotoğrafını çekiyordum uyurken, deklanşöre bastım ve kafasını birden kaldırıp ” bakim miyim!!” diye sordu. Biz uyuyor zannediyoruz saat 7 bu arada Güzel bir kamp kahvaltısı: iki dilim ekmeğe sürülen fındık ezmesi. Erin tabii böyle şeyleri yemediği için normalde elinde bıçak bir ekmeğine sürüyor bir ağzına atıyor. Burada esnek davrandım o akdar da değil di mi :=) Tek sorunumuz Tuğçenin hastalanmasıydı. Midesini üşütmüş olmalı ki pek fenaydı ama olsundu kampın adı patates kampı kalacaktı ve hep böyle anılacaktı bir özür borcu olmasındı artık anlayan anladı diyelim. Bu sebeple dönüş yolumuzu faytonla kat etmeye karar verdik. Zaten aksi olmamalıymış: pazar günü ada küçük bir cehenneme benziyor: yok hiç cehennem görmedim ama buna benzer olmalı! çok sıcak ve çok kalabalık!! Biz rahay rahat dönerken sert bir poyrazda kano ekibi ne yaptı düşüne düşüne gittik. Boğazı o havada geçemeyecekleri için sadece karşı yakaya çok uzun bir sürede ve zor bir şekilde geçmişler ama yine de kollarını tutamasa da Alpay’ın yüzündeki mutluluk bizi saat gece 1′e kadar o yorgunlukla bile sohbet ettirdi.
{phocagallery view=category|categoryid=17|limitstart=0|limitcount=0}