Bu sene tren Kars’a çok geç varıyor ve Erzurumda 2 saat kadar bekletiyor dedikleri için uçakla gitmeye karar verdik. İstanbul’dan Kars’a nefis bir uçuş ile gelip alana vardığımızda hava eksi 15 dereceyi gösteriyordu. Gurubun tamamı gelene kadar nefis baharatlı çaylarımızı içip Kars Kalesine yürüyüş yapıp kalenin üstünden ejderhaları ve hazineyi bulmak üzerine masalımıza başladıktan sonra Boğatepe’ye yola çıktık. Bu sene Kars merkezde vakit geçirmek yerine 5 günü doya doya köyde geçirmeyi planladık.
Köyde bizi kar denizi, soba üzerinde bitki çayları ve nefis poğaçalar karşıladı. Her aile bir köy evinde konaklıyor. Misafir olduğu aile ile 5 günü birlikte geçiriyor. Herkes sıcak sobalı evlerine ertesi sabah başlayacak program için dinlenmeye gidip ilk günü kapatıyor. Dinlenmek gerek çünkü sıkı bir program bizi bekliyor önümüzdeki günler için.
Neler mi bekledi bizi ?
Sabah kahvaltısında yediğimiz peynirlerin kaymağın yapıldığı mandırayı ziyaret ettik. Bazılarımız çok şanslıydı kaldıkları evin “mal” ları ( inekleri ) doğum yaptılar, çocuklar sessizce bu doğumlara şahit oldular. Dizlere , bele kadar bata çıka hatta yüzmek suretiyle kar yürüyüşleri yapıldı. Ekmek yaptı minik elleriyle çocuklar, fırından çıktığı gibi yediler sıcak sıcak. Üstüne öğlen yemeklerini de yediler elbette. O kadar soğukta, o kadar uzun yürüyüşler ancak kahramanlara aitti çünkü. Çıldır gölünü “karşıya geçmek yarım saat” dedikten sonra 2 saatten fazla, toplamda 10 km buz üzerinde yürüdük hep beraber. Karşıda bir köy vardı oraya gidelim dedik, köyü 2. Hafta kampında gördük ilk hafta geri dönüş macerası yaşadık. Kızak kaydık buzlar üstünde. Küçük bir köy evinde bir odada çocuklar yer sofrasında yemek yiyip Hüsniye teyzelerinden Nasrettin Hoca dinlediler diğer odada büyükler Aşık dinlediler sazına eşlik ettiler. Gerçek kaz eti nedir onu tattık. Bir de helva vardı nu yazmak ayıp kaçacak diye susmaya karar verdik. Son günü de Ani Harabelerini ziyaret ile tamamlayıp kampın sonuna geldik. İki üç cümle ile anlatacak olursam bunları yaptık. Çünü anlatabilmek ancak bu kadar oluyor.
Biz karlar ülkesine şöyle tepeden baktık. Nefes aldık. Soğuk bizi diriltti. Yaşananlar bizi birbirimize bağladı. Ailemiz biraz daha genişledi.
Şimdi oğlumuz “seneye yine Kars’a gidecek miyiz? “ diye sorarak beni şaşırtıyor. Bence gideriz. Henüz bulamadığımız bir hazine oralarda bir yerlerde bizi bekliyor çünkü.
Ayça Oğuş
Ocak 2019