Çiğdem yaylası kamp macerasını yazma görevi bu sefer bana ait. Özellikle yazmak istedim çünkü bu Erin doğduğundan beri O’nsuz yaptığımız ilk kamp. Nisan ayından beri her hafta sonunu kampta sonra da yazı Dedetepe’de geçiren oğlumuz isyan bayrağını çekti bence bu sefer : "siz gidin ben anneannemle kalacağım” dedi. Biz de kabul ettik. Perşembe akşamından kendisini anneannesine uğurlayıp işlerimizi toparlayıp Cuma akşamı hazırlanıp Cumartesi sabahı eski günlerdeki gibi gün doğumunda yola çıktık.
Bu yılın sonuncu kampı. Heyecanla yeni katılımcılarımızı bekliyoruz. Önceki kamplardan yapamadığımız yada yarım kalan işleri tamamlamak için istekliyiz. Her zamanki gibi Pazar günü tanışmak ve alışmak ile geçiyor. Aslında çokta yabancı değiliz. Bir yerlerden tanışıklıklar çıkıyor sürekli.
Şöyle bir tatil hayal edin..
Her sabah 06:45’te kalkıyorsunuz, zira çocuklarınız 07:00’de kendilerine verilen görevleri yerine getirmek için saat kurmanızı istiyorlar
Kahvaltıdan sonra 40 dereceye yaklaşan sıcaklıkta yürüyüşe çıkıyorsunuz, bu arada derelerden geçiyorsunuz (evet içinden, ve evet yürüyerek).
Biz geçen hafta 'Kampa gidelim mi baba?' ile Dedetepe'de çocuk kampındaydık.. 'Kampa gidelim mi baba?'nin babası, bu işi hakkıyla kotaran, sevgili Alpay Oğuş'a burdan teşekkürler.. Biz kampta neleri sevdik?
Yine Dedetepe Kampları zamanı geldi. Çok hazırlanmış olsamda neler olacağını merak etmekten kendimi alıkoyamıyorum. Yıl boyunca yapabileceklerimizin sayısının artmasını engelleyemiyorum. Haydi bakalım bu sene neler yapmayı hayal ettik neler yaptık.
Çocuklar çok heyecanlı. Karagöl artık bu sefer iptal olamazdı. Yine kısmı uyarılar eşliğinde yola çıktık. Sabah taraklı ayrımından sonra güneşli hava eşliğinde buluşma noktasına vardık. Köy pazarından alışverişleri yapıp yaylaya doğru yola koyulduk.
Yine yağmur uyarıları eşliğinde sabah çok erken yollardaydık. Yağmur bizimde içinde olmak istediğimiz bir doğa olayıdır. Hazırlığınız tamam ise ve durumları yönetebilecek sabra sahipseniz unutulmaz zamanlar yaşanır. Öyle de oldu. Hava sabah çok güzeldi. Yaylaya vardığımızda yürüyüşümüz başlayana kadar sıcaktan kavrulduk. Sonrasında sanki birileri yüzünüze hafifce su püskürtüyor gibi bir durumda yayla keşfimizi yaptık.
Bu hafta nedense her şey biraz extra zor idi. 15 gündür bölgeye yağan yağmurdan dolayı yollar fena olmasada bozulmuştu. Derin yarıklar ve dar geçiş yolları arasında kıvrıla kıvrıla, inatla tüm katılımcılar ile yaylaya ulaştık. Güneşli fakat bazen bulutlu bir hafta sonu geçirdik. İlk gün yürüyüşümüz biraz dağınık olsada 2. Gün muhteşem bir yürüyüş yaptık.
Çocuklarımıza köy yaşamını deneyimletmek adına bu türde gezileri yapmayı uzun süredir istiyordum. Kırıntı köyü benim çok sevdiğim köylerden biri. Çevresi ve içindeki evler nispeten korunmuş ve ulaşım çokta kolay olmadığından çok ziyaretcisi yok şimdilik. Hayvanclık yapılıyor. Her ev kendi bahçesinde üretim yapıyor. Daha büyük oranda bir tarım yok. Endüstriye tarım yapılan tarlalar var ve bunların sayısının artmaması ancak köylünün bilinçlenmesi ve geçimini sağlayacak katma değerli ürün satabilmesine bağlı.
Yolculuk tarihimin en fena trafik sorunu ile başladı kamp sabahı. Yaşayacağımız 2 günü düşünerek inat edenlerle geçte olsa buluştuk. Erken gelebilen aileleri yolu bilen Gürkan ile gönderdikten sonra bende kalan aileleri alarak kamp alanımıza ulaştık hızlıca.
Adı gibi Kocaman olan yaylamız yine çok güzel 2 gün hediye etti bize. Bu sefer katılımcılarımız en çok kuru kıyafet sıkıntısı çektiler. Ne diyelim bizim görevimiz bu. Bu sefer katılımcılar kendi medyalarında birçok yazı yazdılar. Bizde bu kamp güncemizi bu yazıları derleyerek yapmayı düşündük. Haydi keyifli okumalar.
Sağnak yağmur uyarıları eşliğinde yola çıktık sabah erken. Gebze’den sonra yağmur kesildi. Yalova’da tekrar başladı. Hatta buluşma yerinde hafif bir ciseleme vardı. Maceracı aileler kararlılıkla gelmişler son eksiklerini tamamlıyorlardı.
Kış bitti. Gördüğümüz kadarı ile tam olarak bahar başlamamış. Hafif rüzgar eşliğinde hafta sonu Soğucak yaylası Çocuk kampını tamamladık. Katılımcılar keşke yazsa. Onlar yazmadığı için bana kalıyor bu yazı meselesi. Ama gördüğüm kadarı ile Erin çok özlemiş kampları. Zincirlerinden boşalmış tutsaklar gibi biran durmadan, oturmadan, gece yatarken yarın yapılacakları listeleyerek yattığı bir hafta sonu oldu.
Evet bu sefer hava tahminleri tuttu. Menekşe yaylasında biz sabaha kadar yağan yağmurun altında uyuduk. Bulunduğumuz yeri su basar mı? diye gece kontrol bile ettim.
Katılımcılar yağış uyarılarına kulaklarını kapatıp iyi hazırlanmıştı. Sadece kurulum sırasında biraz yanlış gerilmiş bir çadır gece sorun çıkardı. Yağış olacağı belli olduğundan çadırlar iyi gerilmiş ve suyun akmasını yada iç tenteye değmesini engellemek ilk görevimiz olmuştu. Birde giriş kısmında bir boşluk olmayan çadırlarda çadıra girmek için tenteyi açtığınızda yağmur direk iç katmana yağan bir model vardı. Bu model çadırda da hafif bir ıslanma oldu.